bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için
çabalamak yerine, kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız.
işte bu yüzden fakında olmadan çocuklarımızın canını yakıyoruz
ve yakmaya da devam ediyoruz.
Bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için çabalamak yerine kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız. İşte bu yüzden farkında olmadan çocuklarımızın canını yakıyoruz ve yakmaya da devam ediyoruz.
Uzun bir ileti olacağa benziyor, siz okumadan ona göre önce belirtmek isterim.*
İncelemeye önce kitaba aldığım notlar ile daha sonra kitabın içeriği ile başlayacak ve bağlayacağım.
İnsan kendi özünü seçiyorsa en büyük şeyi başarabilmiş, varlığını gerçekleştirebilmiştir. Öyleyse Tanrı buna neden yasak koyar? Benim özüm, Tanrı'nın
İnsanı borçlandırın. Bunun için de işlerliği kanıtlanmış bir yol izleyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken, kentlerinizin kaldırımlarında stantlar kurmak ve insanlara, gelirlerinin beş katı harcama limitlerine sahip kredi kartları dağıtmak. Öğrenmeyi öğrenmesini engelleyerek birey olmaktan alıkoyduğunuz insan, haliyle bilinçli bir tüketici de olamayacak ve daima borçlu kalacaktır. Böylece borçlarından başka hiçbir konuyla ilgilenmeyecek ancak yine de telefonu, arabası ya da televizyonunu her yıl yenileyebilmek için kredi kullanmaya devam edecektir.
İletişimin bütün kanallarını denetim altında tutun. Denetim altına alamadığınız bir kanal varsa kapatın, yakın, yıkın. Var olmakta ısrar ediyorsa üstüne nükleer bomba atın. Atomik patlama sonrası bir hamamböceği gibi hâlâ hayattaysa ayağınızla ezin.
İletişim kanallarında gerçeğe ilişkin tek bir bilginin bile yer almamasına özen gösterin. Bunun için de özellikle "zıt anlam" uygulamasını kullanın. Yani neyi gizlemek istiyorsanız aksini iddia edin. Örneğin, bütün iletişim kanallarını denetlemeye başladığınız günün akşamında şöyle bir açıklama yapın: "Dünyanın en özgür basını burada!" Hatta "Evrenin..." de diyebilirsiniz.
Son olarak da yalıtımın sistemlerinin en büyük düşmanı olan duyarlılığın bir kas olduğunu unutmayın. Eğer insana o duyarlılığı çalıştırma isteği ya da imkânı verirseniz bütün çabalarınız boşa gider. Bu noktada duyarlılığın hayati tehlike arz eden bir duygu/düşünce/davranış olduğuna ilişkin düzenli hatırlatmalar yapmakta fayda var.
Kadın hareketinin belki de en net bir şekilde dile getirildiği ve bu alanda önemli kitaplardan biri olma özelliği taşıyan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un kaleme aldığı, feminist yaklaşımın her ne kadar derinlerde irdelense de okumanın belki de en kolay olduğu kitapların başında yer almaktadır. Bu denli kolay okunup anlaşılmasının elbette
Bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için çabalamak yerine kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız. İşte bu yüzden farkında olmadan çocuklarımızın canını yakıyoruz ve yakmaya da devam ediyoruz .
"Sarmal" değerli yazar Orhan Duru'nun öykülerinin bir araya getirildiği derlemenin ilk cildi.
Duru'nun öyküleri, modern yaşamın insanları bir "sarmal"a hapsederken, bu durumun insanın kendi seçimleriyle şekillendiği ve ironik bir yönü olduğuna dikkat çekiyor. İnsanların, toplumu nasıl etkilediğini tam olarak
bir yerde ne kadar çok "kutsal" varsa, o kadar çok keyfilik ve zulüm vardır. sembollerin, üniformaların, armaların, sloganların, antların, marşların, ezberlerin, klişelerin kutsiyet kazandığı yerde özgür düşünce olmaz. kutsal çoğaldıkça birey küçülür ve sürüleşmenin önü açılır.
Üniversite öğrencisi Timur yaşam tarzı,eğitimi ve sosyoekonomik şartları kendisinden daha ileri düzeyde olan Nesrin'e evlilik teklifinde bulunur fakat ret cevabı alması sonucu yaşadığı ezilmişlik içgüdüsü;duygu ve düşünce dünyasında tam olarak kendine ait bir profil oluşturamamış olması onu içten içe buruklaştırır.Tesadüfen yolda karşılaştığı
Her sayfasında, her cümlesinde dolu dolu düşünceler bulunan 80 sayfalık bir şaheser. Çok çok beğendim, okuduğum birçok cümle bende ıstişare etme isteği uyandırdı.
İnsanoğlu yıllar boyunca bedeniyle hem savaşmış hem de sınanmıştır. Birçok kez kontrolünü kaybetmiş ve sonra yeniden ele geçirmiştir. Peki ya modern çağda insan kontrolünü ele alabilmiş
Bir şeylerden bağımsızlaşarak özgürleşmeye çalışmakla özgür olmak birbirinden farklı olgulardır. İnsan doğaya olan bağımlılığından kurtulabilmek için diğer insanlarla bir araya gelerek teknolojiyi geliştirmiş, ancak bu kez de onun tutsağı olup olmadığı sorusu ortaya çıkmıştır.