Gözler, sadece kendilerine bahşedildiği kadar derin bakabilir. Ama yüreğinizle bakabilirseniz bırakın sadece bu dünyayı, evrenin en ücra köşelerini keşfedebilirsiniz ve inançla bakan, inandığı yöne ulaşma arzusuyla bakan bir yürek, asla yorulmaz her an düşlerini izlemeyen bir yürek, korkular zindanına hapsolmuş, kanayan bir et parçasından başka nedir ki? Düşü, inancı, hedefi olmayan bir köşede tembel tembel oturan ve her geçen gün ölen birinin yaşadıklarında ne anlam var ki?
Alıntı