Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkan Şen

·
Puan vermedi
#fakirbaykurt #kaıplumbağalar #362sayfa #okudumbitti Tozak köyü şu koca yeryüzünde, kıyıda köşede kalmış bin yamalı bir yoksul yorganı, alabildiğine kurak, bakımsız, unutulmuş. Ahalisi desen günümüz köylüsü: Hâlâ devletten medet uman, “Hökümetimiz en iyisini bilir” diyen, cahil, kaba saba ama bir o kadar da çalışkan, sahici ve vicdanlı. Köyün eğitmen Rıza’sı, Muhtar Battal’ı ve akıllı delisi Kır Abbas’ı gün olur akıl yürütür, el ele verir, köylüyü de peşine takıp bir bağ kurar, hem de taşlı bir tarlada, bin bir emekle, özveriyle ve gece gündüz çalışarak. Tam ağızları üzümlerle tatlandı, yürekleri umutla doldu derken, hiç ummadıkları bir anda hükümetin tokadını yerler… ama ne tokat! Bir anda, bürokrasinin çarkında bir çapak olup çıkarlar. Hak hukuk ararlar aramasına ama neyin hakkı, neyin hukuku? Sonunda akıllı deli Kır Abbas akla gelmeyeni yapar. Ne mi yapar?
Kaplumbağalar
KaplumbağalarFakir Baykurt · Remzi Kitabevi · 19733,444 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
BİR ÇİFT AYAKKABI SUNAY AKIN Yazarın ilk okuduğum kitabı. Konusuna gelecek olursak : Bir çift ayakkabı ile ünlü kişilerin hayatından kesitler okuyacaksınız. Kimler yok ki ... Mustafa Kemal Atatürk, Van Gogh , Kemalettin Tuğcu, Aşık Veysel ... Tarihin tozlu sayfalarına iz bırakmış çok güzel hikayeler. Mutlaka okuyun derim. Genel kültür adına ansiklopedik bir kitap.
Bir Çift Ayakkabı
Bir Çift AyakkabıSunay Akın · İş Bankası Kültür Yayınları · 20112,920 okunma
Bugünkü hareketinle amirlerinin takdirini bir kez daha kazandın, arkası da öyle gelsin. Bak, “Diyarbakır’dan Alanya’ya 995 kilometre yol almış oluyorsun. Bu yol senin izlerini silmeye yeter.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Allah"a toprakları Allah katında geri verilene kadar, dünya üstüne yeniden devr-i saadet kurulana kadar kimse hiçbir şeyden emin olmamalıydı. Sonunda Allah"a tam teslime iman etmek için herkesin diken üstünde olması şarttı. Biliyordu, dünyadan korkmayan Allah"tan da korkmazdı.
Çoğu zaman ölümün kesinliğinden başka bir çare kalmıyordu kapana kısılan, köşeye sıkıştırılan kişiye. Bunun için bu kadar çok kişi gereksiz yere ölüyordu, gene de böyle bulanık durumlarda tehlikeyi bertaraf etmenin herkes için en kestirme, en güvenilir yolu ortadan kaldırmaktı. Tıpkı kediler gibi, kıpırdayan her şeyi bir hamlede kımıldamaz edeceksin!
Reklam
Bu ürkek, bu güvensiz kalabalık içinde herkes, her şey gizlenip saklanabilirdi, nitekim yaşadıklarına, bildiklerine bakılacak olursa saklanıyordu da... Korkunun kundağı sarmış her şeyi, gökyüzünü bile içine alacak kadar genişlemiş olan korkunun karanlık kundağı... "Herkesin birbirinin avı olduğu zamanlardan geçiyoruz" diyorlardı etrafta, sahiden de öyleydi.
"Haberim yok" diyor. Çocukluğundan beri her yerde her zaman olan biten hakkında bir şey sorulduğunda öyle derdi. "Haberim yok. Şimdi yine öyle diyor. Hiçbir şeyden haberinin olmaması iyi bir şey. İnsan orada gizlenebilir. Suskunluğun, sessizliğin en güvenli yer olduğunu daha çocukken öğrenmemiş miydi?
"Rabbim şükürler olsun ki 41"i tamam ettim", dedi içinden. "41 kere maşallah!" Saim Baran, nihai davası uğruna öldürdüğü 41. kişiydi. "Rabbim 99 adını nasip et bana," dedi. "Şahadet şerbeti içine kadar Hak yoluna 99 kurban vereyim!"
Onun için ilahi adalet yerini bulmuştu. Kulağı on beş yıl o tokatla çınlamıştı. Kimsenin hayfı kimsede kalmamalıydı. İntikam da imandı. "İntikam bir bekleme sanatıdır," diyordu, doğruydu, öyleydi."Bu sanat benim sağ bileğimde aldığım bilezik" diye geçirmişti içinden.
Toplayıp aklının bir kenarında istiflediği tüm bilgiler gerektiği zamanlarda, gereken yerlerde acımasızca kullanılmıştı, bundan sonra da kullanılacaktı. Yüreğinin derinliklerinde kök salmış güçlü bir intikam duygusu, kindar bir hafızası vardı; hemen dışa vurmayıp dizginlemeyi becerdiği öfkesi sinsice kanına karışanlardandı. Kanı kinle akardı.
Reklam
Yüzünü bir duvar olarak düşündüğü her seferinde aynı gurur kaplıyor içini, seviniyor mu, üzülüyor mu, kahır mı çekiyor, kızgın mı, öfkeli mi, belli değil. Bilinmeyen, anlaşılmayan, tanınmayan, akılda kalmayan silik yüzlerden onunki...
·
Puan vermedi
995 Km. MURATHAN MUNGAN ____Murathan Mungan'ın "Kara polisiye" diye adlandırılan kitabını okudum, fakat kitap beni hayal kırıklığına uğrattı. ____Kısaca yorum yapmak gerekirse: Romanın kahramanı bir "Katil". Görevi "Cihadın Askerleri" adına Saim Baran'ı öldürmek. Saim Baran'la otel lobisinde buluşurlar ve dışarı çıkmaya karar verirler, böylece onu istediği yere götürür ve orada 3 kurşunla öldürür. Sonra da kararlaştırıldığı gibi hızla oradan kaçar ve yirmi dakika sonra Diyarbakır'dan Antep'e yol alan bir otobüsün içinde cam kenarında sessiz sedasız oturur ve pencereden dışarı bakar. ____Her şey kararlaştırıldığı gibi olmuştur. "Rabbim şükürler olsun ki 41'i tamam ettim," der içinden. "41 kere maşallah!" Saim Baran, nihai davası uğruna öldürdüğü 41. kişiydi. "Rabbim 99 adını nasip et bana," der. "Şahadet şerbeti içine kadar Hak yoluna 99 kurban vereyim!" ____Bulunduğu yerden Alanya'ya gitmek için 995 km. yol yapması gerekir. Yolda molalarla takip edilip edilmediğini anlamak için de fazlasıyla dikkatli olması lazımdır. Kitabın başından hemen hemen sonuna kadar yoldaki gözlemlerini ve örgüt hakkında, örgütteki kişiler hakkında düşündüklerini anlatır. ____Daha sonra gazetece bir grubun hikâyesine geçilir. ____Katil kahramanımız sonunda son durağı Alanya'ya gelir, onun için tahsis edilen eve yerleşir. Oradaki camiye sabah namazı için gider... Sonra, sonra ne mi olur?
995 km
995 kmMurathan Mungan · Metis Yayınları · 2023744 okunma
Türkan Şen
2024 okuma hedefini ekledi.
2024 OKUMA HEDEFİ
0/26 kitap - %0 tamamlandı
Henüz kitap okumadı
26 kitap
0 sayfa
3 inceleme
9 alıntı
10 günde 1 kitap okumalı.
·
Puan vermedi
FAKİR BAYKURT YAYLA Fakir Baykurt bu romanında, memur zihniyetini benimseyip, kalıpların dışına çıkmayan insanları eleştiriyor. Daha doğrusu, bu tip insanlardan yola çıkarak, sağlık sorunları başta olmak üzere memleketin pek çok sorununu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Morsay Yaylası; eşsiz doğal güzelliği, tertemiz havası ve çeşit çeşit bitkileriyle, Ballıdere köyünün cennetidir Morsay Yaylası. Yaz gelince köyün bir kısmı buraya göçer. Onlardan biri de Çakır Hasan’dır. Karısını, gelinini ve üç torununu takıp peşine, göçer gelir yaylaya. Bir çadıra sığışmak zordur ama biraz mecburiyetten, biraz da burada şifa bulduklarına inandıklarından, geçemezler bu mevsimlik göçten. Günlerden bir gün bir kazı ekibi gelir Morsay Yaylası’na. Anlarlar o zaman doğası kadar tarihinin de zengin olduğunu bu yörenin. Ne var ki, bu güzel tablo, Çakır Hasan’ın güzeller güzeli torunu Gülcan hastalanınca paslanıverir. Bildikleri her yolu denerler iyi olması için. Kazı ekibindekiler ise ellerinden gelen yardımı yaparlar. Lakin Gülcan bir türlü iyileşmez. Hastaneye yetiştirilmesi gerekmektedir tez elden. Çakır Hasan’ın torunu Gülcan bütün gayretlerine rağmen iyileşecek mi?
Yayla
YaylaFakir Baykurt · Literatür Yayıncılık · 2011237 okunma
Ya devlet başa ya kuzgun leşe dünyası bu. Kaplanın sırtındayken her buyruğuna uyan o büyük güce egemensin, güçlüsün, mutlusun; ne var ki sırtından indiğin anda o kaplan seni pençesine düşmüş zavallı bir gazal gibi parçalar, hiç duraksamaz. Kaplanla birlikte yaşamanın tek koşulu onun efendisi olmaktır; ya da kurban.
473 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.