Tanrım şu kullarının haline bak, diye düşündü. Mesihlerinin gelmesi için iki bin yıl sabrettiler ama hâlâ ısrarcılıktan vazgeçemiyorlar.
Artık gerçek onunla alay ederek tepesinde uçarken o boğuluyordu. Bir tarafı akıntıya bir kefen gibi sarılıp kendini bırakmak isterken diğer tarafı karşı kıyıya geçebilmek için hâlâ mücadele etmek istiyordu..
"Benlik... Bizler kendimizi bedenlerimizle tanımlamaya alışkınız ama eylemlerimiz üstündeki sorumluluğumuzu değerlendirmemiz istendiğinde bu sorumluluğu bedenimizden başka ve maddi olmayan bir şeye yönlendiririz, benliğe... Beden, benliğin eylemlerini hayata geçirmek için kullandığı bir parçası, bir aracıdır. "Yapıyorum', 'konuşuyorum', 'uyuyorum' gibi şeyler söylediğimizde aslında kendimizi bedensel hareketlerle ifade ediyoruz çünkü somut bir şekilde düşünmeye alışkınız. Ama ben' ve beden aynı şey değildir. 'Ben' benliktir, görünmeyen ve soyut olan; oysa beden onun hizmetçisidir sadece.."
Odysseus kendi kaderini biliyordu. Ona oğlu tarafından öldürüleceği kehanette bulunulmuştu. Bunu öğrenince oğlu Telemakhos'a uzak bir krallığın hükümdarlığını vererek kendinden uzaklaştırmıştı. Ama kaderden kaçamamıştı; Kirke'den olan oğlu Telegonos babasını bulmak için çıkagelmişti.
Kader..