Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Semra Beynel

Semra Beynel
@psikutuphane
Gerçekten de, dillerinde daha yüksek konsantrasyonda tat tomurcukları ile doğan süper alımcılar olarak adlandırılan bazı insanlar, sebzeler gibi acı yiyeceklerden daha da yoğun bir şekilde hoşlanmamaktadır. Evrimsel olarak, küçük çocukların tanıdık, güvenli ve ulaşılabilir yiyecekleri tercih etmesi mantıklıdır. Gerçekten de , KKYAB tanılı bireylerin genellikle sevmediği "meyveler, sebzeler ve etler gibi " yiyecekler, eski atalarımız avcılık ve toplayıcılık yaparken zehirli olma olasılığı en yüksek olan yiyeceklerdir. Cooke ve Webber'e göre (2015, s. 81) seçici yemek yiyen çocukların kaçındığı yiyecekler, “Bitkisel ve proteinli yiyeceklerin küçük çocuklar için en önemli zehirlenme riskini oluşturduğunu düşünürseniz, mükemmel bir anlam ifade etmektedir. Toksinler birçok bitkide (meyve, sebze) bulunurken, hayvansal besinler (et, balık ve yumurta) zehirlenmeye neden olan bakterilerin birincil kaynaklarıdır.” şeklinde ifade edilmektedir.
Sayfa 68 - Apamer Yayınları
Reklam
Otizm, şizofreni ve anoreksiya nervoza dahil olmak üzere bir dizi psikiyatrik bozukluk için ebeveynleri damgalamak ve suçlamak konusunda uzun bir geçmişin olduğunu unutmayın. Tüm vakalarda, araştırmalar nihayetinde bu bozuklukların altında yatan güçlü bir biyolojiyi tanımlamıştır ve genellikle ilk bakışta olağandışı görünebilecek olan ebeveynlik davranışlarının hastalığın bir nedeninden ziyade bir sonucu olduğunu vurgulamaya devam etmiştir.
Sayfa 62 - Apamer Yayınları
BDT-KK'nin birincil hedeflerinin bir yemek meraklısı olmayı, çok sıra dışı yiyeceklerden keyif almayı veya belirli bir yiyeceği (örneğin brokoli) yemeyi içermediğini, bunun yerine genel olarak daha çeşitli yiyecekleri daha az ilişkili sıkıntı ile yemeyi içerdiğine dikkat edin. Benzer şekilde, hastanın yemekten zevk almasını sağlamak da bir amaç değildir, çünkü homeostatik iştah ve yiyeceğe verilen hedonik tepki en azından kısmen genetik olabilir. Bunun yerine, BDT-KK'de, görev bazen hala bir angarya gibi gelse bile, hastaların beslenme ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yiyecek tüketmelerini desteklemekteyiz.
Sayfa 61 - Apamer Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tedavi
Pediatrik beslenme bozukluğu olan bireyler için birçok klinik kılavuz, tedavinin geniş bir multidisipliner bakım ekibi (örn., aile hekimi veya çocuk doktoru, gastroenterolog, diyetisyen, konuşma terapisti, iş ve uğraşı terapisti, sosyal hizmet uzmanı, psikiyatrist ve/ veya davranışsal psikolog) gerektirdiğini öne sürmektedir (bkz., Dodrill, 2014).
Sayfa 44 - Apamer Yayınları
Diğer tıbbi hususlar
KKYAB semptomlarının niteliğine bağlı olarak başka değerlendirmeler gerekli olabilmektedir. Örneğin, hastanın belirti ve semptomlarına bağlı olarak, çocuk doktorunun veya aile hekiminin hastayı alerji testi (daha önce bilinmeyen alerjilerin besin seçiciliğine katkıda bulunabileceğini belirlemek için), üst endoskopi (iltihap ve ülserleri tespit etmek için), pH probu testi (gastroözofageal reflü teşhisi için), üst gastrointestinal seri veya baryum yutma testi (yangı, ülser veya disfajiyi tespit etmek için) veya mide boşaltma çalışması (yavaşlamış bir boşalma hızının mide bulantısına, kusmaya veya aşırı tokluğa neden olup olmadığını belirlemek için) için bir uzman doktora sevk etmesi gerekebilir (Williams & Foxx, 2007). Benzer şekilde, doktorun, eozinofilik özofajit de dahil olmak üzere yemek yemeyi ağrılı hale getirebilecek herhangi bir komorbiditeyi göz önünde bulun» durması gerekmektedir.
Sayfa 42 - Apamer Yayınları
Reklam
Duyusal Hassasiyet
Duyusal hassasiyeti olan hastalar tipik olarak iğrenç buldukları yeni yiyecekleri deneme konusunda isteksiz olduklarını ifade etmektedir (10 yaşındaki bir hasta bize, tercih edilmeyen yiyeceklerin tadının “ağaç kabuğu" ve 'kavrulmuş fare” gibi olduğunu söylemiştir).
Sayfa 38 - Apamer Yayınları
KKYAB uygulamasındaki sınırlamalar
Elbette, anksiyete bozuklukları için BDT'nin KKYAB'ye uygulanmasında sınırlamalar vardır. İlk olarak, KKYAB'nin ayırt edici özelliği, belirli besinlerden kaçınma veya toplam miktarın kısıtlanması olmasına rağmen bu kaçınmanın her zaman kaygıdan kaynaklanıp kaynaklanmadığı açık değildir. Bazı durumlarda, hastalar belirli yiyeceklerden kaçınma nedenleri olarak iğrenme veya yabancılıktan bahsederken, bazıları genel olarak iştahsızlıktan bahsetmektedir. Bu nedenle, kaygı teknikleri muhtemelen yalnızca bir vaka alt kümesine uygulanabilir. İkincisi, kaygının açıkça mevcut olduğu durumlarda bile bir korku ve kaçınma hiyerarşisinin uygulanması semptomların çözülmesi için nadiren yeterlidir. Çoğu hasta düzenli bir yemek yeme programı oluşturmak , kilo almak ve iştahı iyileştirmek için ek desteğe ihtiyaç duymaktadır.
Sayfa 35 - Apamer Yayınları
Anksiyete Bozuklukları
Anksiyete bozuklukları, gelecekteki bir tehdit ile ilgili aşırı korku veya endişe ile karakterizedir. KKYAB'de besin kısıtlaması veya kavınma genellikle kaygıdan kayaklanmaktadır ve özgül fobiler, travma sonrası stres bozukluğu ve panik bozukluğu ile ortak noktalara sahiptir. Duyusal hassasiyeti olan bireyler, besin neofobisini tanımlamaktadır ve alışılmadık yiyeceklerden iğreneceklerinden endişe duymaktadır; olumsuz sonuçlardan korkanlar, yemek yemenin travmatik bir olaya neden olacağını öngörmetedir. KKYAB vakalarında özellikle yemek yemeye ya da yiyeceğe karşı belirgin bir ilgi eksikliği olanlarda, bireyler genellikle rahatsız edici ve hatta tehlikeli olarak algıladıkları fizyolojik duyumlara (örn., tokluk) oldukça duyarlıdırlar. Kaygıya normal bir tepki, kaygı uyandıran uyarandan kaçınmaktır. Kaçınma, korku uyandıran uyarıcıyı ortadan kaldırarak kısa vadede korkudan kurtulmayı sağlamaktadır, ancak nihayetinde uzun vadede kaygıyı artırabilmektedir. Yani, kaçınmanın ardından kaygının anında azalması kaçınma davranışını pekiştirmektedir; dahası, bireye korkularıyla yüzleşme veya tahminlerinin yanlış olduğunu görme veya korkulan sonuçlarla baş etme fırsatı sunmamaktadır.
Sayfa 31 - Apamer Yayınları
Biyolojik ve çevresel katkıların ortak noktalarında, yeme ve beslenmeyi zorlaştırabilen ve KKYAB'nin gelişimi için zemin hazırlayan tıbbi ve psikiyatrik komorbiditeler yer almaktadır. Örneğin, belirli kısıtlamalar gerektiren besin alerjileri, bazılarında daha fazla besinden kaçınmaya veya kısıtlamaya yönelik hassasiyeti arttırabilmektedir. Benzer şekilde, artan duyusal hassasiyet ve bilişsel katılık ile ilişkili olan otizm spektrum bozukluğu, bazıları için yerleşik hale gelecek olan seçici yemeye zemin hazırlamaktadır. Buna ek olarak, tıbbi gelişmelerle son birkaç on yılda erken doğumlarda artış sağlanmaktadır. Erken doğan bireylerin düşük doğum ağırlığına ve erken beslenmeyi zorlaştırabilecek tıbbi komplikasyonlara sahip olma olasılığı daha yüksektir (Kumar ve diğerleri, 2017; Villar ve diğerleri, 2018), bu da beslenme bozuklukları riskini artırabilmektedir.
Apamer Yayınları
Aslında hep var olan, ama son yıllarda iyi ki üzerinde sıklıkla durulan “zorbalık” kavramı da hem çok üzücü hem çok acımasız hem de kişiyi gerçekten “mağdur” eden bir duruma işaret etmektedir. Bununla birlikte, zorbalığa uğrayan kişinin de alması gereken sorumluluklar vardır. “Bu durumda ben ne yapabilirim”, "Nasıl bir yol izleyebilirim?", “Kimlerden yardım isteyebilirim?” gibi sorulara vereceğimiz yanıtlarla, hukuki destek alarak, ilgili kurumlara başvurarak ya da uygun profesyonel yardımlara ulaşarak kendimizi bu mağdur durumundan çıkarabiliriz.
Sayfa 234 - Mundi Kitap
Reklam
Sorumluluk Almak
Pek çok kişi kendi sorumluluğunun nerede başladığı, diğerinin sorumluluğunun ne olduğu konusunda sıkıntılar yaşar. “O da mutsuz ama ilişkimizi bitirmiyor”, “O bu durumdan rahatsızlığını dile getirmiyor ki”, “O da harekete geçmiyor” gibi ifadeler çok sık kullanılır, ancak sanki bir ilişkiyi bitirmek suçmuş, kişiyi kötü ya da bencil yaparmış, diğerine haksızlık olurmuş gibi anlamlar taşıyan bu ifadeler ne yazık ki kişinin bu ilişkiden karşılayamadığı ihtiyaçlarının sorumluluğunu diğerine bırakmak için kendine söylediği bahane ya da gerekçelerdir sadece. Daha önce de söz edildiği gibi “O/onlar kötü”, “Ben mağdurum”, “Ben hak etmiyorum”, “Haksızlığa uğruyorum” ya da “Ben kurbanım” gibi bakış açıları sadece kendi sorumluluklarımızı almadığımız ve kendimizi çaresiz ve dolayısıyla hareketsiz bıraktığımızın bir işaretidir. Oysa diğeri bize karşı istemediğimiz ve bizi kötü hissettiren davranış ve tutumlar gösterdiğinde “Ben bu durumda ne yapacağım?”, “Benim seçeneklerim neler olabilir?”, “Ben karşılanmayan ihtiyaçlarım için nasıl adımlar atabilirim?” diye alternatifler geliştirmek bizim sorumluluğumuzdur.
Sayfa 234 - Mundi Kitap
Bir davranışı gerçekleştiremememiz için çok geçerli üç nedenimiz olabilir: Bunlardan birincisi beynimizle ilgili bir travma ya da kanama gibi bir sorunumuz olması, ikincisi hareket etmemizi engelleyen felç ya da benzeri nörolojik bir durumumuzun olması, üçüncü ise zihinsel kapasitemiz ile ilgili ciddi bir engelimizin olmasıdır. Aksi takdirde ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere harekete geçmemizi engelleyen sadece kendimizizdir. Eğer bu üç nedenden biri söz konusu değilse doğru ifade “Yapamam” değil, “Nasıl yapacağımı bilmiyorum”, “Yapmaktan korkuyorum”, “Yapmayı seçmiyorum”, “Seçmek istemiyorum, çünkü karşılaşabileceğim olumsuzluklarla baş edebileceğime inanmıyorum” ya da benzeri ifadelerdir. Elbette bu ifadeler çok önemlidir ve kişinin içinde bulunduğu ve kendisiyle ilgili inandığı bilgilere dayanır. Bu noktada önemli olan kişinin kendisiyle ilgili gerçek olmayan ama inanmayı seçtiği bu bilgileri neden tercih ettiği olmalıdır. Bu bilgiler gerçek değildir, çünkü sadece inançlardan kaynaklanır. İnançlar ise sorgulanmalı ve hangi konuda, ne zaman, nasıl,ne derecede doğru oldukları değerlendirilmelidir.
Sayfa 213 - Mundi Kitap
Kendi ihtiyaçlarını karşılamak ya da ihtiyaçlarını karşılamakla ilgili sorumluluk almak, uygun yolları bulmak, hatta bunlar üzerinde düşünmek elbette kolay değildir. Hele de diğerini suçlamak, şanssız olduğuna inanmak veya dünyanın, insanların kötü olduğunu iddia etmek çok daha kolayken... Mağdur, çaresiz olduğumuza inanmak ve bunu dünyaya ilan etmek varken harekete geçmek, yeni yollar denemek, farklı davranışlar sergilemek emek, güç ve zaman ister. Bazılarımız bunları yapmaktansa diğerlerinin, dünyanın ya da şansımızın değişmesini beklemeyi daha uygun bulurlar. Elbette bu da bir yoldur, ama ne yazık ki işlevsel bir yol değildir.
Sayfa 194 - Mundi Kitap
Alışkanlıklarımız
İngiltere'de yapılan deneysel bir çalışma, bize amaca yönelik ve alışkanlığa dayalı davranışlar konusunda önemli bilgiler sunuyor. Bu çalışmanın ve onu takip eden diğer çalışmaların vardığı ortak nokta, alışkanlıkların gösterilen davranışlardan sonra ortaya çıkan sonuçlara göre değil, bu davranışların ortaya çıktığı ortama göre tekrarlandığı şeklindedir. Bir başka deyişle alışkanlıklarımızı, alıştıgımız davranışların sonucunda ne elde ettiğimizi ya da edemediğimizi değerlendirerek edinmiyor, aynı koşullarla ya da aynı ortamla karşılaştığımızda yine aynı davranışları sergiliyoruz.
Sayfa 170 - Mundi Kitap
Çincede "kriz" kelimesi ile "fırsat" kelimesi aynıdır.
Sayfa 145 - Mundi Kitap
707 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.