Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Rana Dişyar

Rana Dişyar
@rranadisyar
24 okur puanı
Kasım 2023 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Her şeyi çok fazla ciddiye aldığım konusunda beni eleştirdi; bu yüzden perişan olacağımı, kendimi korumam gerektiğini söyledi! -Ah meleğim benim! Sırf senin için yaşarım ben.
Reklam
Olanı gördüler, sebebini değil.
Sayfa 116
Adalet, güç. Adil olanı izlemek adildir. Güçlü olanı izlemek ise mecburidir.
Sayfa 143

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
- İkimiz de aynı şehirdeyiz ve birbirimize varmamız için yarım saatten daha az bir zaman yeter. Buna rağmen o orada, ben buradayım. Neden? Sebep yok... Ben burada ne yapıyorum? Kendimi ve etrafımdakileri sıkmaktan başka ne işim var? Onun da orada pek lüzumlu işlerle uğraşmadığı muhakkak. Böyle bir günde oturup piyanoya çalışacak değil ya... Dünyada şimdi onunla yan yana bulunmamamız kadar mantıksız ve lüzumsuz ne vardır acaba? Hayat bir tesadüfler silsilesi imiş, âlâ! Fakat tesadüfün de kendine göre bir mantığı olmalı değil mi ya?
"Ne tuhaf şey!" dedi. Birçok bayıldığım kızların birçok büyük iltifat ve müsaadeleri beni bu kızın manasını bile iyice anlayamadığım bir bakışı kadar sevindirmiyor. Evet, sadece bir bakış ve belki de biraz merhametle karışık... Fakat bunun hiç olmazsa lakayt bir bakış olmaması beni yerimden sıçratıyor. İçimde müthiş bir hafiflik, bir genişlik duyuyorum. Belki de hakikaten sevmek budur. Belki de ben şimdiye kadar hakikaten sevmenin ne olduğunu bilmiyordum. Acaba kendimi kapıp koyuversem mi? .. Ne zaman irademe müracaat edersem büyük bir yorgunluk duyuyorum... Kendimi hadiselerin eline bırakayım mı ? Acaba şu anda o ne düşünüyor? Herhalde beni değil... Niçin? .. Onun kafasında bir müddet yaşamak için neleri feda etmem ki ? .. Her şeyi.. Bana şimdi bir işaret versin, derhal, bir an düşünmeden şu tramvayın altına atlarım. Acaba atlar mıyım? .."
Reklam
"Hayat sahiden yaşanmaya değmeyecek kadar küçüklükler ve bayağılıklarla dolu!..."
İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer... Ne olursa olsun...
- Evet, evet onun korkusu... İçimde bu ürkek dünyayı yaratan onun korkusu... Bu ben değilim... Ben başka bir şeyler olacağım... Yalnız bu korku olmasa... Hiçbir şeyi bana tam ve iyi yaptırmayacağına emin olduğum bu şeytandan korkmasam... Emin Kâmil başını sallayıp gözlerini sinirli sinirli kırpıştırarak: - Neden kızıyorsun? Neden şikâyet ediyorsun? dedi. İçinde şeytan dediğin o şeyin en kıymetli tarafın olmadığını nereden biliyorsun? Sizin gibi beş hissinden başka duygu vasıtası olmayanlar bu daimi korkudan kurtulamazlar. Asıl sebep ve illetlere varabilseniz göreceksiniz ki en zayıf tarafımız dışımızdadır. Gözümüzü kör eden yedi renktir, kulağımızı sağır eden sesler, ağzımızı paslandıran yediklerimiz, kalbimizi önce coşturup sonra durduran sonsuz koşmalarımızdır. Yüksek insan dışına değil, içine kıymet verendir.
- Bana istenecek bir şey söyle, uğruna can verilecek bir şey söyle, hemen dört elle sarılayım... Nihat güldü: - Gördün mü? Derhal sapıtıyorsun. Hayatta hiçbir şey, uğruna ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için... Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğruna can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun! Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hakim olmak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak... Dünyada bundan başka istenecek ne vardır? Hayatını bu gayeye vakfet, görürsün, nasıl birdenbire canlanacaksın!
Günün birinde ya çıldıracağız, ya dünyaya hâkim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimizin şerefine birkaç kadeh içelim.
Reklam
267 syf.
·
Puan vermedi
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali
8.3/10 · 171,1bin okunma
"Nasıl anlatsam bilemedim. Bin sene heyecanla beklediğin bir şey sonunda gelmiş de gerek kalmamış gibi."
"Onu bana bağışla!" diye Tanrı'ya dua edemediğim halde çoğunlukla o benimmiş hissine kapılıyorum. "Onu bana ver!" diye Tanrı'ya dua edemiyorum. Çünkü o başkasının.
"Siz insanlar," dedim. "bir şey hakkında konuşurken, hemen şöyle söylemek zorunda hissediyorsunuz kendinizi: 'Bu aptalca, bu akıllıca, bu iyi, bu kötü!' Bütün bunların ne anlamı var? Sırf bunları söylemek için mi bir olayın içyüzünü araştırıyorsunuz? Onun niçin olduğunu, niçin olması gerektiği şeklindeki sebepleri kesinlikle açıklayabiliyor musunuz? Böyle yapsanız, yargılarınızda bu kadar aceleci olmazdınız."
173 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.