Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ruh Adam

Ruh Adam tekrar paylaştı.
Atamız elma çaldı cennetten Biz o hırsızların çocuklarıyız! Orhan Seyfi Orhon
Sayfa 642Kitabı okudu
Reklam
Ruh Adam tekrar paylaştı.
Dedim dilber Emrah aklını aldın Dedi şu cihanda beni mi buldun
Ruh Adam tekrar paylaştı.
...eski Türk toplumlarında çok eşliliğe dair hiçbir emare bulunmamaktadır. Dede Korkut Hikayeleri'nde de bütün kahramanların tek bir eşlerinin olduğu, hikayelerin hiçbir yerinde kumadan ya da çok eşliliğe işaret edecek herhangi bir bilgiden bahsedilmediği görülmektedir. Buradan yola çıkarak da aynı düşünce savunulmaktadır. Örneğin, bir Dede Korkut hikayesinde hiç çocuğu olmadığı için diğer beyler tarafından hor görülen Dirse Han, evine geldiğinde eşine 'bu ayıp senden midir yoksa benden midir?' diye üzüntüyle sormakta, bu eksikliği gidermek için eşiyle çareler düşünürken başka bir kadınla evlenmekten hiç bahsetmemektedir. Eğer eski Türklerde çok eşlilik adeti olsaydı, Dirse Han'ın çözüm olarak kendisine derhal başka bir eş bulmak isteyeceği düşünülmektedir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ruh Adam tekrar paylaştı.
Metafora gel
Bu dünya o kokladığın limona benzer: Yuvarlak, ekşi… Fazla sıkmaya gelmez, tadı kaçar.
Sayfa 51 - Ötüken - 51. BasımKitabı okudu
Ruh Adam tekrar paylaştı.
Adını tırnağımdan saçıma dek yazdım. Sevgin beynime kök saldı. Gâhi parça parça, gâhi bütün, gerek hasta, gerek sağlam, gerek diri, gerek ölü, ben sana gelirim.
Sayfa 49 - Sana gelirimKitabı okudu
Reklam
Ruh Adam tekrar paylaştı.
Ellerin eski sıcak eller değildi: Ya alnındaki çizgiler? Alın yazısıyla bu çizgiler, hangi satırdayım ben? Bu çizgilere sinmiş olmam ne güzel.
Sayfa 45 - diyecektim kiKitabı okudu
111 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet
7.8/10 · 28,1bin okunma
Adeta çılgınlar gibiydim ve kendi derdimden zevk alıyordum. İnsanüstü bir zevkti bu. Sadece benim anlayabileceğim cinsten.
Herhalde bu dünyanın insanlarıyla, diri insanlarla konuşma tarzını unutmuştum.
Sadece ölüm yalan söylemez! Ölümün huzurunda bütün vehimler, kuruntular yok olur ve ortadan kalkar. Biz ölümün çocuklarıyız. Hayatın hilelerinden ancak ölüm kurtarır bizi. Odur hayatın içinden bize seslenen ve bizi yanına çağıran...
Reklam
Bu dünyanın bana göre olmadığını hissediyordum. Burası bir avuç hayasız, yüzsüz, dilenci fıtratlı, ukala, kabadayı ve gözü gönlü aç insanın yeriydi. Burası yaratılış olarak dünyaya uyumlu, yeryüzü ve gökyüzünün güçleri karşısında kasap dükkânının önünde bir leş parçası için kuyruk sallayan aç köpek gibi dilenip dalkavukluk yapanların yeriydi.
Defalarca ölümü ve bedenimin zerrelerinin dağılmasını düşündüm. Bu düşünceler beni korkutmuyor. Çünkü yok olmayı, ortadan kalkmayı gerçekten de arzuluyordum. Tek korktuğum, bedenimin zerrelerinin ayaktakımına ait olanların zerreleriyle karışmasıydı. Bu düşünce benim için dayanılmazdı. Bazen gönlümden, öldükten sonra uzun kollarım ve hassas parmaklarım olsa da bedenimin tüm zerrelerini dikkatle toplasam, onlara sıradan insanlarınkiyle karışmasınlar diye gö kulak olabilsem diye geçiriyordum.
Gerçi bedendeki kan dolaşımı durup bir gün bir gece içinde vücudun bazı organları çürümeye başlasa da ölümden sonra saçlar ve tırnaklar bir süre daha uzar. Acaba kalbin durmasıyla duygular ve fikirler de duruyor mu? Yoksa kılcal damarlarda kalan kanla müphem bir hayat devam ediyor mu?
Avuçlarımın çukurundan sonsuz geceyi yaratmak için ellerimi kaldırdım ve gözlerimi kapadım.
Karanlıkta oturmak hoşuma gitti. Karanlık, bu yoğun akışkan madde her yere ve her şeye sızıyordu. Ona alışmıştım. Karanlıkta kayıp düşüncelerim, unutulmuş korkularım, beynimin hangi köşesinde gizli olduğunu bilmediğim, inanılmaz derecede korkunç fikirler yeniden canlanıyor, ilerliyor ve ağız eğerek benimle alay ediyordu. Odanın köşesi, perde arkası, kapı kenarı, bu biçimsiz, tehditkâr fikirler ve şekillerle doluydu.
7,3bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.