Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Rukiye Şara
Rukiye Şara
@rusara
Arşiv
yl
mardin
102 okur puanı
Ekim 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Şimdiye kadar okuduğum hiçbir kitap beni bu denli zorlamamıştı. Defalarca kitabı bırakmayı düşündüm. Bana doğruları söylemesi çok işime gelmedi ama geç de olsa bitirdim. Belirtmem gerekir ki bitirdiğim tek şey kitap değildi.
Sadece şunu söyleyebilirim; eğer kendinizi bulmak hatta kendinizde olmayanı bulmak istiyorsanız kitabı mutlaka okumalısınız. Çünkü Jesse, Nancy, Wanda, Carole, Dan ve diğerleri yaşadıklarıyla bizde olanı ve olmayanı bize çok güzel aktarıyor.
Evet. Belki de bizimle başlamadı.
Kitabı okuyan başka kişiler inançlı bir rahibin görme engelli bir kıza yardımcı olurken birbirlerine nasıl alıştıklarını ve bu durumun sonucunun onları "yasak aşk" a götürdüğünü görebilir. Ama ben biraz kötü gördüm sanırım...
"Kitapta yaptığı yanlışı İncil'den belli kesitlerle desteklemeye çalışan bencil, hatalı ve üstüne hatasını belli kalıplara sığdırmaya çalışan bir rahip bulunmaktadır. Hatta öyle ki kıza olan "yasak aşk"ı hor görülmesin diye kitapta bu durumu; "Gerçek aşk, yanında kafa karışıklığı ve utanç getirir." cümlesiyle desteklemektedir. Üstüne rahibin kendi oğluna ve özellikle eşine olan tavırları can sıkıcıdır. Öyle ki rahip kitapta da zamanında mutlu olan ama daha sonra gözü önünde başkasına aşık olduğunu izleyen eşinin durgunluğundan şikayet ederek, ilk tanıdığı ve "melek" diye tanımladığı eşinin nerede olduğunu sorgulamıştır. Ama unuttuğu şey, bir şeyleri sorgulamak yerine kendisini yargılaması gerektiğidir.
Görme engelli kız ise, rahibin kendisine "kötülüğü" anlatmamasından dolayı, kötülüğü ancak (gözleri açıldıktan sonra) rahibin oğlunun okuduğu metinlerde ve rahibin eşinin üzgün ve kırgın yüzünü gördüğünde algıladığını söylemektedir. Fakat bu durumun arkasında yatan asıl sebebin, rahibin oğlunu gören kızın, ona aşık olması sonucu öne sürdüğü cebri vicdan sığınakları olduğu aşikardır."
Daha fazla devam etmek istemiyorum. Ama bazı kitaplar hala beni sinirlendirdiği için de içimde gizli bir mutluluk olduğunu inkar etmeyeceğim.
İyi okumalar...
Hayallerin insanı hayata bağladığını hepimiz biliriz. Ama bu hikayede hayaller insanların hayatta kalmasına ve hatta hayattan göçmesine yol açıyor.
Hatta bazen hayatta kalabilmesi için hayaller bile insana yetmiyor. Çünkü hayatta olmak sadece nefes alıp vermek, belli bir yer kaplamak demek değildir. Bu yüzden bazen hayatta olsak bile hayatı paylaşabileceğimiz biri olmadığı sürece eksik kalırız, hayatta olmayız, yaşayamayız.
İşte bu hikaye tam da öyle bir bağlılıkla öyle bir eksiklikle öyle bir yarım kalmışlıkla sarıyor, sarmalıyor bizi. Hikayenin her sayfası bizden bir şeyler alıp götürüyor. Ve hikaye en son "hayal kırıklığı" durağında indiriyor bizi...
Ama ne olursa olsun, kim ne derse desin hayaller ve umutlar insanı var etmeye devam edecektir, etmelidir.
Çünkü bana göre insanlar ölse bile hayallerini anlattıkları o ses dalgaları durmaksızın dünyayı dolaşmaya devam eder. Ancak dünya durunca onlar da durur.
Tam da bu yüzden; durmaksızın... Bütün hayallere...
Okur Takip Önerileri
20. Yy'ın Firavunu Abdünnasır'a ve yandaşlarına karşı, çağın Musa'sı olmaya çalışan ve nazarımca olan kıymetli Zeynep Gazali, Hasan el-Hudeybi, Seyyid Kutub, Yusus Havvaş, Abdülfettah İsmail ve daha nicesi tarafından verilmiş büyük cihattan kesitler...
Zeynep Gazali, zindana atıldıklarında, öncesinde ve sonrasında, Allah yolunda ve sadece O'nun rızası için durmadan, her şeye karşı, Rabbe sığınarak O'nu ve gerçekleri anlatmaya çalışan kıymetli bir Müslüman Kadın... Kendisi Müslüman Kadınlar Birliği'ni kurmuş ve burada kadınlarla Kuran'a bakış dersleri işlemiş, yardıma muhtaç ailelere yardım eli uzatmaya çalışan insanlarla birlikte o ailelere ulaşmış ve daha nice iyilik ve güzelliklere kapı açmaya vesile olmuş bir mücahide... Onun yanında hak dava yolunda ilerleyen, amaçları bir olan ve bu dava uğruna gönül veren Müslüman Kardeşler... İkisinin de karşısında zamanın Firavun'u Abdünnasır. Ve sonunda kazanan İslâm!
Açıkçası bu kitaptan önce 'Allah yolunda olmak' fiilinin bu kadar ağır bir anlamı olduğu bilincine sahip değildim. Ama kitaptan sonra, o zamanda ve onların yanında olmasam bile, Allah yolda olan insanların her zerresiyle nasıl "ALLAH-U EKBER" dediğini iliklerime kadar hissettim ve dahi işittim.
Ben şahidim Ya Rab... Göremesem de şahidim...
Sen, beni ve bütün Müslümanları bu iman doruğuna ulaştır...
Onların da olduğu doğru yolda, senin yolunda, durmadan ilerleyebilen Müslümanlardan eyle...
Bizi sende sabit kıl Allah'ım...
-Amin-
Hayatımda her zaman her şairin yeri ve şiirleri ayrı olmuştur. Ama Ahmed Arif ile Nurullah Genç'in yerleri çok daha ayrıdır. Sebebi şiirlerinin iç dünyama tamamen tercüman olmalarıdır diyebilirim. Bu kitapta da şair iç dünyasını öyle güzel yansıtmış ki, benim, "İnsanlar duygularını asla tam manasıyla aktaramaz, kelimeler hep eksik kalır" görüşümü bir kere daha yerle bir etti diyebilirim.
Belki de asıl mesele harflerin simyasının insan kimyasıyla ve ruhuyla iletişimini sağlayan o ince çizgide durabilmektir.
Harflerin simyasının etkisinin her daim yıldızlar misali üzerimizde olması ümidiyle...
Kitabı okumadan önce kitabın bana hep zihnimde ve kalbimde var olan saf, temiz ve iki kişilik aşkı anlatacağını düşündüm. O yüzden kitabı büyük bir mutlulukla aldım. Bazı yerleri aşka dair çok güzel şeyler kattı belki bana ama çoğu yerinde de "bana göre aşk bu mu?" sorusunu sordum kendime.. Evet belki aşk başkasının olduğunu bile bile bir şeyleri kendi içinde yaşamaktı.. Belki de aşk zihnindeki ve kalbindeki ile arana kimsenin girememesi demekti.. Eskiden sorsanız size bu duygu ile ilgili tek tük bir şeyler söyleyebilirdim.. Ama artık ben, bendeki aşk tasvirini bilmiyorum.
Bana göre, eğer bir kitap zihnimi bulandırıyorsa o doğru kitaptır. Ve bu doğru kitaptı. Belki de doğru mektuplardı... Teşekkürler Ahmed Arif...
Hemen bitiririm diye elime aldığım fakat sindire sindire okuduğum bu kitap beni kendime getirdi diyebilirim.
Kitap dirilişten, ölümden, ölümün dirilişinden ve insanın ne kadar aciz ve ne kadar müthiş bir varlık olduğundan bahseden hikayeleri içermektedir. Anlamak biraz zaman istiyor tabii.. Her cümlesi kendi içerisinde bir kitap yaratabilecek derecede dev cümleler içeriyor.
Beni en çok etkileyen Ziyaret hikayesiydi.. Belki de bu ziyaretin beni etkilenmesin sebebi "asla öldürmediğim ölü'mün gerçekten ölmemiş olması"nı istememdir. Hayalimdeki ve hatta rüyalarımdaki gibi olmadı.. Çünkü hikayede de geçtiği gibi asıl ölü-ölüler bendim, bizdik. Ve ölülerimizin dönüşlerini beklemektense, asıl meydana dönüşümüzü düşünmek, bizi yaşayan bir ölü yapmaktan kurtaracaktır.
Ölmeden önce ölmek ümidiyle...
Kitabın her satırı zihnimde yeni devrimler oluşturdu. Bendeki en önemli devrim insanlara baktığım zaman ne gördüğümü sorgulamak ve kendimi yargılamak oldu. Gerçekten bende, insanlara baktığım zaman, Maya'nın abisi gibi sadece din ve bayrak mı, yoksa korkan, seven, üşüyen insan mı görüyordum?
Tüm mesele buydu aslında. Hükümetleri güçlü ve zalim yapan da, aciz ve güçsüz yapan sebepler de bundan doğuyordu. Çünkü asıl mesele aciz veya güçlü olmak değil adalet çizgisinde durabilmekti.
İnsanı insan olarak görebilmek ve en önemlisi hissedebilmek umudu ile...
Ömer'in içindeki şeytan ile yaşamını ve en son ona yenik düşmek istemeyerek hayatına yeni bir bakış açısı kazandırmaya çalışmasının hikayesi...
Ömer'in hayatının değişiminin kıvılcımları Macide'yi gördüğü an başlar. Macide Ömer için hem iç muharebesinin ve hem de sevgi kelimelerinin sebebiyeti olacaktır. Ama o ne de Macide bunun farkında değildir.
Kitapta en çok ıstırapçeken kişi Macide olarak görülebilir ama nazarımca en ağır ıstırap Ömer'e aittir. Çünkü insanoğlu en ağır şeyleri kabuğunu değiştirmeye çalıştığı zaman yaşar. Ömer de bu değişimi bir yara misali yaşadı... Değişimi bazen kabuk bağladı bazen kanadı ve hatta kanattı. Ama sonunda herkes aslında olması gerekti yolda yürümeye başladı. Belki acılarıyla ve belki yeni umutlarıyla...
Kısacası her insanın içindeki şeytan ile yüzleşmesini sağlayacak ve belki insanı asla ümidini kaybetmemesi gerektiğine ikna edecek bir kitap.
