Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gökhan Cansu

Sabitlenmiş gönderi
Minimal bir öykü denemesi...
KENDİNDEN ÜRKEN İnsanlarla olan iletişiminde haklı çıkmaya çalışmıyordu artık. Haklı çıkma çabası yorucu ve yıpratıcı bir süreçti onun için. Bunun yerine insanlardan kaçmaya başladı. Kimselerle konuşmadığı zamanlarda çok mutlu hissediyordu. Yalnız kaldığı zamanların bitmesini istemiyordu. Bu anlarda bir dal keyif sigarası yakmayı alışkanlık hâline getirdiğini fark etti bir süre sonra ve bağımlı olmaktan korktu. Yine böyle yalnız başına sigarasını tüttürdüğü bir gün "olsun" dedi, "insanlara bağımlı olmaktan iyidir." Bir kahkaha patlattı ardından. Boş odada yankılanan kendi sesinden ürktü.
Reklam
Atatürk'ün kadın haklarına verdiği önem
Atatürk'ün kadın hakları üzerindeki düşüncelerini 1918 yılının Temmuz ayında tedavi için kaldığı Karlsbad'da (Viyana) iken yazdığı hatıralarında okumuştum. Okuduklarımdan edindiğim fikre göre, Atatürk orada kitaplar okumuş, kadın hakları konusu üzerinde, etrafında bulunanlarla tartışmalar yapmış ve bunlar hakkındaki görüşlerini ileride uygulamak istediği şekilde defterlerine yazmıştır. Yani O, askeri meslek hayatının yanı başında, entelektüel hazırlık safhasını, hiçbir zaman ihmal etmemiştir.
Bayramda köye el öpmeye gitmekten erinen aynı nesil, yıllarca sanal çiftlik oyununda envai çeşit sebze meyve yetiştirdi! Buna ne demeli?
Sayfa 98

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
DTCF'nin kuruluşu hakkında...
Fakülte'nin ismi için de ilk olarak Tarih-Coğrafya yazdırmasının sebebi şudur: Atatürk, coğrafya ile tarihin sıkı işbirliğine daima işaret eder, özellikle iki bilginin paralel gitmesini ve coğrafi koşulların açıklaması yapılmadan, harita rehberliğinden yoksun bir tarihin hiç bir işe yaramayacağını kabul ederdi.
Atatürk yeni kelimeler için şöyle derdi: "Onları ortaya atmak lazımdır. Milli zevkimiz hangisinden hoşlanır ve kullanırsa, o zaman lügatimize koyalım."
Reklam
Tarih, tarihe hizmet etmiş olanları yaşatmakla vazifesini görür.
Bir gün bir yabancı gazete yazarının, “Garplıların nelerini milletiniz için almak istersiniz?” sorusuna şöyle bir yanıt vermişti: "Biz Garp medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz"
Türk'ün eli işler, gözü güzeli görür, hissi heyecanda olursa, o yalnız kendi ulusuna değil, cihan kültürüne de örnekler ve şaheserler verecek kudretler gösterecektir.
İşte 1923 yılının 29 Ekim günü saat 20.00'ı vurduğu vakit, Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi'nde "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” ibaresini “Teşkilat-ı Esasiye" (Anayasa) kanununun birinci maddesi olarak kabul ettirmişti.
Lozan Antlaşması'nın gerçek karakterini ve değerini Sevr Antlaşması ile kıyaslamakla anlamayı başarırız: Sevr, Osmanlı Devleti'nin tarihte gömülmesini saptayan bir belgedir; Lozan ise, hür bir ulus sıfatı ile Sevr Antlaşması önünde boyun eğmeyen Türk Devleti'nin bağımsızlık hakkını bütün dünyaya kabul ettirmesinin sonucu olan uluslararası bir antlaşmadır.
Reklam
Atatürk'ün eşsiz barışçıl vizyonu
Sulh, milletleri refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur. Fakat bu mefhum (kavram) bir defa ele geçirilince, daimi bir ihtimam ve itina ve her milletin ayrı ayrı hazırlığını ister.
Atatürk'ün Kitap sevgisi
O okumayı çok severdi. Kitap onun için kıymetli bir arkadaştı. Okuduğu eserlerdeki fikirleri benimsemeden önce, onları kendi süzgecinden geçirirdi. Onun okuduğu kitabı elinize alsanız, kırmızı ve mavi kalemle işaret ettiği kısımları onun verdiği önemde okursanız, öz ve ana fikirleri derhal kavramak imkânını elde edebilirsiniz. O hafıza itibarıyla da, unutmayan bir huya sahipti.
Nerede kalmıştık? Okumaya devam...
Salgın - Ertuğrul Mavioğlu
Büyümek kötülüklerle, ölümlerle, hastalıklarla, savaşlarla, darbelerle baş edebilmek demekti ama tüm bunların insanı aynı zamanda parça parça yok ettiğini ve hiçleştirdiğini de zamanla öğrendim. Çünkü başımıza gelen her kötülükte, her salgında, her darbede, her depremde insanlığın ders alacağını, iyi bir damarın gelişip güçleneceğini sandım, her defasında da fena halde yanıldım.
Sayfa 39
İsmet İnönü'nün Financial Times gazetesine yazdığı yazıdan...
Atatürk'ün cemiyet [toplum] ile söyleşmek ve onunla iş görmek hevesi bu memlekette pahası ölçülmez iyilikler yapmıştır. 1919 İhtilâli'ne girdiğinden itibaren, fikirlerini kongrelere, heyetlere ve fertlere anlatmaya çalışıyor. Nihayet çetin silah hareketleri ile hallolunacak muğlâk [çapraşık] davalar için, her şeyden evvel cemiyeti ikna etmeye, yani cemiyet yapmaya teşebbüs ediyor. Bu zihniyetin en büyük eseri 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin meydana gelmesi olmuştur. Harp ve ihtilâl içinde bulunan bir milletin meselelerini Meclis ile idare etmek kolay bir iş değildir. Atatürk'ün cemiyet içinde yer tutmak ve çalışmak hassasıdır [özelliğidir] ki, bu temiz ve çetin idareyi bize temin etmiştir.
Yoluna kurban olduğum Atam diyor ki...
"Muvaffakiyetlerde [başarılarda] gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe mukavemet etmek [karşı koymak] lazımdır."
925 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.