— Bir şey yap barış olsun. İnsanlar kin ve nefretten uzaklaşsın. Bombalar patlamasın, çocuklar ölmesin.
— Ohooo, bana neredeyse dünyayı düzelt diyorsun...
— Öyle.. Hadi bir şey yap..
Bu düzeni bozulmuş dünya ne zaman bir parça düzeltilebilecek? Gündüzleri kafam kazan gibi dolaşıyorum ortalıkta –buradaki dağlarda öyle güzel harabeler var ki, insan kendisinin de o kadar güzel olması gerektiğine inanıyor– ama yatağa yatınca uyku yerine en güzel fikirler geliyor aklıma.
Aynı anda hem içimden gelen korkunç sesleri hem de sizi dinleyemiyorum, ama öncekileri dinleyebilirim ve sizinle paylaşabilirim, dünyada başka kimseyle paylaşmayacağım kadar.
Sanırım ortak bir özelliğimiz var, Milena; ikimiz de çok ürkek ve korkağız, hemen hemen her mektubumuz farklı, neredeyse her biri bir öncekinden ürküyor, daha da ötesi, gelen yanıttan ürküyor.
Etrafımızdaki herkes gittiğinde, rahatlatıcı ve derin bir sessizlik oldu. Kendimi özgür, bir vadinin sonsuzluğu içinde uçsuz bucaksız ve sınırsız hissettim. Batan güneş, kristal ışıklarını dağıtan büyülü bir göl gibiydi.