Hiç Kübler-Ross okudunuz mu? Eşlikçiterden bahseder hani ...
ölürken bizi almaya gelenler. Çok tuhaf geldi bana. Tüylerim diken diken oldu."
"Neden tuhaf geldi?"
"Ne yani, ölüm melegi diye bir şey oldugunu mu kastediyor sunuz?"
"llla öyle bir şey mi olmak zorunda? Zihin bir deneyim yaşıyor ve bizler onu bir imgeye dönüştürüyoruz. Olan bitene dair daha derin bir hissiyat var aslında, fakat zihin onu sadece düşünceler ve imgeler olarak deneyimleyebiliyor."
Duygusal yeterlik şunları gerektirir:
• duygularımızı hissetme kapasitesi; ki böylece stres yaşadığımızda bunun farkına varırız;
• duygulanmızı etkili bir şekilde ifade edebilme ve böylece ihtiyaçlanmızı ortaya koyma ve duygusal sınırlarımızın bütünlüğünü koruma becerisi;
• mevcut duruma ait psikolojik tepkiler ile geçmişin kalıntılarını temsil eden psikolojik tepkiler arasında ayrım yapabilme becerisi. Dünyadan istediğimiz ve talep ettiğimiz şeyin çocukluktan gelen, bilinçaltında yer alan tatmin edilmemiş ihtiyaçları değil, mevcut somut ihtiyaçlarımızı karşılaması gerekir. Geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki ayrımlar bulanıklaşırsa, aslında olmadığı halde kayıp veya kayıp tehdidi algılarız;
• ve başkalarından kabul veya onay elde etmek adına bastırmak yerine, karşılanması gereken gerçek ihtiyaçların fark edilmesi.
Bu kriterler karşılanmadığında stres meydana gelir ve o da özdengenin bozulmasına yol açar. Kronik bozulma, sağlığın bozulmasina yol açar.
Doktorlar; uzmanlaştıkça, vücudun bir parçası veya organı hakkında daha çok şey bilmekte ve o parçanın veya organın ait olduğu insanı daha az anlama eğilimi sergilemektedir.