İnsanlığın bin bir çabayla iki bin yılda yarattığı asgari ahlak, elli yılda televizyon tarafından çiğnenmiş ve on yılda da internet tarafından yutulmuştu.
Her yazdığı cümle içerisinde hayatın akışında yer alan, günümüz dünyasında varolan ve aslında görmek istemediklerimizi adeta yüzümüze sert bir tokat atarcasına bizlere gösteren Hakan Günday'dan harika bir eser.
Kitap ile ilgili uzun uzun inceleme yapacak kadar bilgi ve donanıma sahip olmasamda bir noktaya değinmeden edemeyeceğim.
168. Sayfada "Ne Kadar Kötüsün?" sorusu ile başlayıp 176. Sayfada son bulan bölümde okuduktan sonra adeta oturup iç çekerek "Maalesef" diyebileceğiniz günümüz gerçekleri...
"İyi" okumalar!...
AzilHakan Günday · Doğan Kitap · 20249,1bin okunma
ESG ile tanışmam bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Flu Tv de oldu. Mizahi ve sivri dili ile, yer yer İlker Canikligille olan atışma tarzı sohbetlerine hayran kaldım ve akıcı bir şekilde ilerleyen tüm videolarını izledim sıkılmadan. "E bir de kitabını okuyalım" moduyla sipariş edip elime aldığım kitabı okuyup bitirince hocaya saygısızlık etmişim anladım.
Eserinin ismi ile bile bizlere bir tokat atıyor zaten. Uzun uzadıya inceleme yapıp kitapta bu böyle şu şöyle diyecek kadar derin tarih bilgisine sahip değilim ancak şunu söyleyebilirim kesinlikle çoğu "efsane"yi kafanızdan silip atacak ve "vay be" diyebileceğiniz bir eser. Özellikle okumak ve eğitim ile ilgili bölümlerden sonra...
Emrah Safa Gürkan'ın tatlı sert diliyle keyifli okumalar efendim.
Bunu Herkes BilirEmrah Safa Gürkan · Kronik Kitap · 20203,655 okunma
Şaşkın Türkmen gözleriyle yüzüme baktı çocuk: "Şahcan diyor ki, hekim söylemiş, sen ölecekmişsin, senden kurtulacakmışız. Ölmek nasıl olur?" dedi.
Cevap verdim: "Sen ona söyle, ben çoktan öldüm!"
"Lakin tek korkum: Yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan."
Andre Rousseaux şöyle diyor eser için "Bu roman, yüzyılın edebiyat tarihinde bir aşamadır".
Nacizane birkaç fikrimi beyan etmek isterim;
İran edebiyatının halka yakınlığını, sade dilini biliyoruz ancak bu eserde bir başka edebiyatla karşılaşıyoruz. Kör Baykuş'un olayları, zaman ve mekan kavramından uzak görünüyor.
Buna rağmen olay gerçek bir hayatı kapsıyor(bana yazarın hayatını anımsattı) ve eserin kurgusu o kadar güzel ki, içinde kayboluyorsunuz bir an. Hayal-gerçek-rüya sarmalında buluyorsunuz kendinizi. Bu bağlamda hayal-rüya-gerçekten hangisini anlatıyor olduğunu ayırt etmekte zorlandığınızı kabulleniyor, yoruluyorsunuz adeta. O kadar yoruyor ve kasvete sürüklüyor ki sizi yarısında bıraksam mı diye düşündürmüyor da değil hani. Ama kendinizi bıraktığınız zaman kitabın "kahramanı" gibi parça parça olmaya başlıyorsunuz. Korku, özlem, ümitsizlik, ölüm isteği... Her bir parçanızda bu duyguları yoğun bir şekilde hissediyorsunuz. Sözlerime yazarın yakın dostlarından Bozorg Alevî'nin eser ile ilgili bir cümlesiyle son vermek istiyorum;
"Bu roman daha çok sessizce katlanılan bir acının ifadesidir."
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,4bin okunma