Gerek kurgusu olsun, gerek betimlemeleri olsun kitap güzeldi. Yazım dilini beklediğimden daha çok beğendim. Bazı güncel sorunlara değinişi de hoşuma gitti. Bazen laubali cümleler okuyor gibi hisseysem de genel olarak iyiydi. Kitap kafamda bir sürü soru işareti yarattı ve bu da kitabı okutturdu. Halen cevaplanmayan sorularım var bu yüzden seriye devam edeceğim. Ha kitap bu kadar uzun olmalı mıydı, tartışılır. Bazı yerlerde ben bunu niye okuyorum diye çok düşündüm açıkçası. Ayrıca Nova karakterini kitabın başında sevsem de şu an en az sevdiğim karakterlerden biri ve ana karakter olduğu için bu durum beni çok zorladı. Bencil ve salak bir karakterdi. Hareket etmeden önce asla düşünmüyordu. Sürekli birilerini kıskanıyordu. Sürekli insanlardan ilgi arıyordu. Ortada bir savaş var ve onun derdi dışlanmak ve yalnızlıktı. Asla anlayamadı, anlıyormuş gibi yaptı. Sürekli kendi kandırıp durdu ve onun düşüncelerini okumak bana acı verdi. Asla kendimi bağdaştıramadım ve sürekli ona sinir olup durdum. Daren herkesin olduğu gibi benim de en sevdiğim karakter oldu. Nova’ya katlanması zor olsa da konusu ve diğer karakterler için katlanmaya çalışıp seriye devam edeceğim.
"Mutlu olan bir kahraman söyle bana." Düşündüm. Herakles delirip ailesini öldürmüştü; Theseus karısını ve babasını yitirmişti; İason'un eski karısı, yeni karısıyla çocuklarını katletmişti; Bellerophontes Khimaira'yı öldürmüş ama Pegasos'un sırtından düşüp sakat kalmıştı.
"Söyleyemezsin." Akhilleus doğrulup oturmuştu, öne eğiliyordu.
"Söyleyemem."
"Biliyorum. Hem ünlü hem de mutlu olmana asla izin vermezler." Tek kaşını kaldırdı. "Sana bir sır vereceğim."
"Söyle." Böyle davranması çok hoşuma gidiyordu. "Hem ünlü hem de mutlu ilk kahraman ben olacağım.” Elimi tuttu, avuçlarımızı birbirine dayadı. "Yemin et."
"Niye ben yemin ediyorum?"
"Sebep sensin de ondan. Yemin et."
"Yemin ediyorum," dedim. Yanaklarındaki rengin, gözlerindeki alevin içinde kaybolmuştum.
Onu yalnızca dokunarak yalnızca koklayarak bile tanırdım;kör olsam bile nefeslerinden ,ayaklarını yere vuruşundan tanırdım.Ölmüş olsam bile ,dünyanın sonu gelmiş olsa bile tanırdım onu .
Yazarın Ben, Kirke isimli kitabını okumuş ve çok sevmiş biri olarak bu kitabını da çok seveceğimi tahmin edebiliyordum ve yanılmamışım. Kitabı gerçekten çok sevdim. Yazar yine mitolojide geçen hikayeleri romanlaştırırken bütün duyguları katmayı başarmış. Sürükleyici bir dille yazıldığı için de kitaba ne ara başladım, ne ara bitti anlamadım ve tüm bu süre boyunca da kitap bitmesin istedim. Akhilleus ve Patroklus’u daha çok okuyalım istedim. Onların hikayelerini bilmeme ve sonunun nasıl geleceğini bilmememe rağmen çok üzüldüm ve ağladım. Yine de bence mutlu bir sonu olan kitaptı. Hiç unutamayacağım bir hikayeye dönüştü. Kesinlikle herkese tavsiye ederim.
İlk gün liri bana gösterdiğinde, “Keşke bunu da aldığını bilseydim,” dedim. “Lirden ayrılmak istemediğim için az daha gelmeyecektim.”
Akhilleus gülümsedi. “Artık her yere peşimden gelmeni sağlamanın yolunu biliyorum desene.”