Soluklanmak için birkaç saat önce okumaya başladığım ve bir çırpıda biten bu kitap için düşüncelerimi yazmak istedim sıcağı sıcağına. Genelde böyle çerezlik kısa kitapları; bir romanı okurken sıkıldığımı fark ettiğim anda ondan uzaklaşıp hemen Zweig’ın şahane betimlemelerine kaçıyorum. Benim için bir kurtarıcı ve dinlendirici bir yazar.
Kitapta adeta küçük bir zaman yolculuğuna çıkıyorsunuz. Yasak bir aşk ele alınıyor. Başlarda bu duyguları birbirlerinden dahi saklayan, sonralarda mektuplarda kavuşmaya çalışan, aradan yıllar geçse bile saf ve temizlikle aynı duyguların canlanmasını anlatan tatlı bir aşk romanı diyebilirim kendimce.
Zweig’ın savaştan ne denli etkilendiğini görüyoruz. İntihar ederek öldüğünü de düşünürsek bunalımlarını, sürgün hayatını ve savaşın ondaki etkisini daha iyi anlayabiliriz. Betimlemelerden ve duyguların uzun uzun anlatılmasından keyif alanlar için Zweig’ın bu kitapları şahane tercihler olacaktır. Herkese iyi okumalar dilerim.
Zweig her zaman beni cezbeden ve kendine çeken bir yazar olmuştur. Her seferinde kitaplarının neden bu kadar az sayfa olduğunu sorguluyorum. “Tadı damağında kalmak” denir ya, işte Zweig’ın yaşattığı deneyim de tam olarak bu.
Korku ancak bu kadar dolu dolu hissettirilebilirdi. Kitabı okurken Irene’ in yerine sanki o duyguları siz yaşıyorsunuz. Bu duygular o kadar insani ve o kadar gerçek ki, kendinizi kaptırmamak mümkün değil. Zweig’ın en hoşuma giden tarzı; hepimizin içinde var olan ve hissettiği duyguları şahane bir betimlemeyle ele alması. İşte tam da bu yüzden sürükleniyoruz hikayelerde.
Eğer okumadıysanız bir çırpıda okuyabileceğiniz, leziz bir kitap önerisi. Herkese şimdiden iyi okumalar diliyorum.
KorkuStefan Zweig · İlgi Kültür Sanat Yayıncılık · 2018102,6bin okunma
Düşünce ve güzellik açısından ayrıcalıklı olmak insanın başına daima dert getirir.
En iyisi başkalarından farklı olmamak.
Yaşamın en iyi kısmı, aptallar ve çirkinlere düşüyor. Rahat rahat oturabilir, her şeyi esneyerek izleyebilirler.