Nazım Hikmet RAN ...
" Mavi Gözlü Dev" , " Romantik Komünist"
Kendisinin tanımıyla ;
"Ben bir insan ,
Ben bir Türk şairi Nazım Hikmet
Ben tepeden tırnağa insan
Tepeden tırnağa kavga , hasret ve ümitten ibaret..."
Nazım Hikmet' in hayatına çok fazla girmeden bazı noktalara değinmek istiyorum. Nazım Hikmet dedesinden de esinlenerek 12 yaşında şiire merak salmıştır. İlk aşkı 16 yaşındayken tadıyor ve bu karşılıksız aşkına , Sabihaya , Sende herkes gibisin şiirini yazıyor. Hatta bu şiir Cem Karaca tarafından bestelenmiştir. Hepimizin de bildiği şiirin dizeleri şöyle ;
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi sende herkes gibisin.
Nazım Hikmet deyince elbette akla sürgün geliyor. Yazdığı şiirlerle orduyu isyana teşvik ettiği gerekçesiyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı, vatandaşlıktan çıkarıldı vs. Hatta Atatürk'e bir af mektubu yazdığı ve bu mektubun da Atatürk'e ulaşmadığı söylenir. Kendisi milli mücadeleye katılmak isteyen, Türk diline önem veren şair ve yazardır. Memleket hasretinin şiirlerine yansımasını bir çok dizede görmek mümkün. Şiirlerinde Fütürizm akımından etkilenerek serbest ölçülü şiirler yazmıştır. Yasaklı olduğu dönemlerde bazı takma adlar kullandığını belirtmek gerekir.
Bu eserine baktığımızda aşk, sevda , özlem, hasret , memleket sevdası , memleket özlemi , sürgünün verdiği elem ve bazı toplumsal sorunları görüyoruz. Hemen her duygudan izleri bulabileceğimiz bi şiir kitabı. Kitabın birisinde bi de otobiyografi var okumanızı tavsiye ediyorum. Herkese keyifli okumalar.
Alişan Satılmış 'ın yazdığı 46 sayfalık, bir saat içerisinde çok rahat bir şekilde okunabilen bir şiir kitabıydı... Kitabın içerisinde genellikle sevda yüklü kısa şiirler olsa, ideolojik veya toplumsal kısa kısa şiirler de vardı. Şiirlerin tamamı serbest nazım ile yazılmış olup hepsi bir mesaj vermek amacıyla yazılan şiirler olduğunu söyleyebilirim. Kitabın içindeki sevda ve duygu yüklü olan şiirler bana daha çok hitap etti, siyasi olanların pek hitap ettiğini söyleyemem bunu zaten eklediğim 16 tane alıntıyı okuyarak da görebilirsiniz. Bence ortalama bir şiir kitabı okunabilir 7/10
«Gençliğimde ben de az sekter değildim. Klasik halk vezinleri ve kafiyeleriyle şiir yazdıktan sonra, şekilde yenilikler aramaya başladım, kendime göre bir çeşit serbest vezinle yazmağa başladım. Bunun temelinde yine de halk şiirinin ölçüleri, hatta bazan aruz vardı, kafiye ve dil bahsinde de öyle, ama şiirin yalnız böyle yazılacağını, bunun biricik şiir şekli olduğunu iddiaya kalkıştım. Uzun zaman sevda şiiri yazmadım. Hatta şiirlerimde «yürek» kelimesini kullanmadım, yürek şuurun değil, duygunun sembolüdür diye.»
İzzet Paşa’nın o samimî yüzüne bakarken içimden, bize katılmasını bütün kalbimle diliyordum. Onun kuvveti, huzuru ve halk arasında uyandırdığı güven, yüksek ahlâkı her hâlde bize kuvvet verecekti. Fakat, politikadan hiç bahsetmedik. Yalnız konuşurken, bu ümit ve arzumun beyhude olduğunu anladım.
Bir iki gün sonra, Ankara Kabinesi onları ziyaret
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
İlginç bir kitap. Tam bir roman değil, daha çok rüya içerikli “kurgu günlük” örneği. Yazarımız fabrikatör, fen ilimlerinden, icatlardan anlayan ve ilgi duyan birisi. Kitapta ağır basan konu Balkan Savaşlarının hezimeti ve yazarın iç dünyasına ve ayrıca Osmanlı toplumuna yaptığı tahribatın derecesini anlatmak. Yazar karakterlerine Balkan hezimetini konuştururken mevcut yönetime, savaşa atılmayan izleyici konumda kalan İstanbul halkına kızıyor ve geçmiş Osmanlı yönetiminin Hristiyan tebaayı fazlasıyla serbest bıraktığını, savaşta yenip daha sonra ilimde tembellik edildiğinden ve sosyolojilerinin iyi analiz edilmediğinden zulümle Müslümanların başlarına bela olarak geri döndüklerinden bahsediyor. Bunun yanı sıra yazar başrolde kendi ismiyle romanda ve gerçek dedesiyle ileri bir İslam Medeniyetine yolculuk yapıyorlar. Orada teknolojik aletler, köprüler vs. Bir sürü icatlar, ahlaksal düzen, eğitim sistemi ve gelişmişlik dünyası çiziliyor. Kitap akıcı değil bu bir gerçek. Bazı sayfalar dönemin ruhunu anlatırken bazı sayfalar sıkıcı muhabbetlerden ibaret. Zaten beğenirseniz devamını yazarım diyerek kitabın hikayesini yarım bırakmış. Okuyun diye ısrarcı olmam ama değersiz bir kitap olduğunu da düşünmüyorum.
Dünya şairi, romancı ve anı yazarı Nâzım Hikmet Ran ya da kısaca Nâzım Hikmet 15 Ocak 1902’de Selanik’te doğdu.
Nâzım Hikmet “Romantik komünist” ve “romantik devrimci” gibi farklı isimlerle anıldı. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.
Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. İt Ürür Kervan Yürür kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.
1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldı; ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile bu işlem iptal edildi. Mezarı Moskova'da bulunmaktadır.
Nâzım Hikmet'in şiirini övdük yıllarca, şimdi de Karakoç'a aynı şeyi yapıyoruz.. Biliyoruz ki, ikisi de, belli ideolojilerin temsilcileri olarak kabul edilmişler..
Peki, cidden tarafsız olsak, onların şiirlerinde, en çok neyi sevdiğimizi söyleyebiliriz? Ya da neyi eleştirebiliriz?..
1932'de pek çok ilde başlatılan soruşturmadan payını alır 'gece gelen telgraf' kitabında halkı isyana teşvik ettiği gerekçesiyle tutuklanır yargılama idamla başlar,5 yıl hapiste biter.Cumhuriyetin 10.yılı nedeniyle çıkarılan aftan yararlanır,2 yıla yakın hapiste kaldığı için infaz hesabına göre 4 Ağustos 1934'te tahliye edilir.
1936 yılının son haftasında"kitap yoluyla komünistlik yapmak" suçlamasıyla 13 kişiyle birlikte gözaltına alınır sonrasında tutuklanır bir yılbaşı daha hapiste geçer. 17 Nisan 1937'de serbest bırakılır 2 ay sonra 21 Haziran'da beraat eder yattığı 4 aylık hapis yine alacak hanesinde kalır!
Nazım Hikmet’e geçelim. Senelerce büyük bir tedirginlik duyarak okuduğum bu şairin başkalarında rastlamadığım
hususiyetleri var.Bir defa,dilini çok iyi biliyor. Aruza aşinadır.Kullandığı serbest nazım aruzun bütün imkânlarından
faydalanır, orkestralaşan bir vezindir bu. Şair, çağının bütün düşünce hayatına oldukça açıktır, yani döneminin en çok
okumuş insanlarından biridir. Samimiyetinin, buna cesaret de
diyebiliriz, tehlikelerini uzun mahpusiyet yıllarıyla karşılamış ve hep kendisi kalabilmiştir. Şiirimizin Nazımla sona erişişi şüphe yok ki çok aşırı bir iddia
Merhabalar!
Ece Ayhan (asıl adı Ece Ayhan Çağlar), 10 Eylül 1931 tarihinde Muğla'da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde eğitim gördü. Ece Ayhan, 20. yüzyılın en önemli Türk şairlerinden biridir. Özgün dili, yenilikçi formları ve absürt öğeleriyle Türk şiirine yepyeni bir soluk getirmiştir. 12 Temmuz 2002 tarihinde