Bu dünya böyle gelmiş böyle gidiyordu. Bir lokma ekmek için yıl on iki ay çalışan, onu da çok kere elde edemeyen bu zavallılar, bir hiç uğruna savaşlarda, barışlarda Beyler Ağalar böyle istediler diye, biribirlerini öldür babam öldür ediyorlardı. Ne korkunç şu halkın hayatı. Açlık, yoksulluk çıplaklık. Sonra bu çıplaklığı kazanabilmek için de bütün gün durmadan, sabahtan akşamiara kadar çalışmak. Hastalıklar, salgınlar, sonra da bütün bunlar da yetmiyormuş gibi savaşlar. Birkaç Bey, Ağa doysun gönülleri hoş olsun diye. Sonra bütün bunların karşılığı şu Beylere Ağalara tapınma.
Yüreği sızlıyordu. Ama ne gelirdi ki elden?
Bu kitap'da sık sık duyduğumuz.
Yaşar Kemal’in “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” sözü, insan çürümüşlüğünün tarihidir.
Yaşar Kemal. Bu romanda, çukurova'daki. "Sosyolojik ve politik." Yaşamı müthiş bir dille derlemiş, adeta iliklerine dokuya dokuya işlemiş.
Romanda