“Olduğunu sandığı kişiye tutunup asla sınırlarının dışına çıkamayan insanlar için üzülüyorum artık. “Ben şöyle biriyim, ben böyle biriyim” diye boyuna konuşmalarına tahammül edemiyorum. Hiç sınanmadıkları durumlarla ilgili kesin bir biçimde “Ben olsam şöyle yapardım” dediklerindeyse artık anlattıklarını hiç ciddiye alamıyorum. Hayat yeri gelince insanın ağzını burnunu öyle bir yamultur ki feleğini şaşarsın. İnsan söyledikleri değil, yaptıklarıdır Osman.”
Aylin Balboa “ben ayrılmak istiyorum Osman” diyerek ayrılığın sebeplerini sıralarken bir adım sonra “ayrılmayalım Osman vazgeçtim” ikilemi arasını kabullenişe kadar ve iliklerimize işleyerek anlatıyor. Kabullenişe kadar giden yolu kendine has mizahi diliyle yer yer kahkaha attırarak işlerken satır aralarında kendimizi, ilişkilerimizi buluyoruz.
“Anatomik olarak kimseden bir farkım yokmuş ben de insanmışım” cümlesiyle terapilerde dokuzyüzyetmişüçbin bilmem kaç seansa yayılmış farkındalığı tek cümleyle özetliyor bazen, bazen de “söylediklerimin hepsini unut, sanki ben biliyorum da mı yaşıyorum Osman” ile aman kim çözmüş ki zaten dedirtiyor. Bir solukta okutuyor, bazı cümleleri beşer kere bazılarını yüz beşer kere okutuyor, ben bu cümleyi döner döner okurum diyerek okutuyor. Hikayenin başı sonu yok, neresinden başlasanız okunuyor.
Ben okurken çok keyif aldım. Kalemine, mizahına, altından kalkışlarına, tökezleyip düşüşlerine, düşünce kalkmalarına, kalkmayıp biraz burada takılayım geçer birazdanlarına hayran kaldım. Okumalısınız, sevmelisiniz, zaten eminim çok da seversiniz.