Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

sinem

sinem
@skrty
Gelişimsel Dil Bozukluğu kitabının eşyazarı Instagram: uzm.sinemkortay
Çocukluk dönemi deneyimlerimiz acı vericiyse onlar üzerinde hâkimiyet kurabilme dürtüsüyle hayatımız boyunca farkında olmadan benzer durumlar yaratmaya çalışırız.
Reklam
Aşağıdaki kişilik özellikleri, aşırı seven kadınlarda görülen özelliklerdir: 1. Duygusal ihtiyaçlarınızın karşılanmadığı işlevsiz bir aileden geliyorsunuz. 2. Ailenizde gerçek anlamda bakım görmediğiniz için karşılıksız kalmış bu ihtiyacınızı dolaylı yoldan, özellikle de yardıma muhtaç görünen erkeklere ilgi göstererek karşılıyorsunuz. 3.
Aşırı sevmek, bir sürü erkeğe âşık olmakla, sık sık âşık olmakla ya da partnerlere hissedilen eşsiz aşkın derinliğiyle ilgili değildir. Aslında bir erkeğe yönelik takıntı geliştirip bu takıntıyı aşk olarak tanımlamak, bunun duygu ve davranışlarımızı kontrol etmesine izin vermek, hem bedensel hem de ruhsal sağlığımızı olumsuz yönde etkilese de bundan kurtulamamak demektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bizi, kendimizden başka kimse kurtarmaz. Kurtaramaz. Yolu kendimiz yürümeliyiz. - Buda
Sayfa 240Kitabı okudu
- Rocky Balboa: "Sen, ben ya da hiç kimse hayat kadar sert vurmayacak. Ama bu ne kadar sert vurduğunla ilgili değil. Bu, ne kadar sert darbe alsanız da ilerlemeye devam edebilmenizle ilgili; ne kadarını alabilir ve ilerlemeye devam edebilirsiniz. Kazanmak böyle olur!"
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
Peki bu yoğun özeleştiri nereden geliyor? Çoğu, bana göre, basit bir yalanla körükleniyor. Yeterince iyi olmadığınız yalanı. Bu kadar basit. Bir açıdan kusurlu olduğunuzu ve değerli olmadığınızı hissediyorsunuz. Bu yalana inandığınızda, başkaları tarafından yeterince iyi olmadığınız için reddedilmekten veya terk edilmekten korkarsınız. İnsan ırkının çoğu bu aynı yalana inanır ve sonuç olarak birçoğumuz düşük özsaygıdan mustaribiz. Topluluk önünde konuşmanın, insanların en büyük korkusu olarak gösterilmesinin nedeni budur, çünkü topluluk önünde konuşma bizi anında reddedilmeye açık hale getirir. Bu tek bir yalan -yeterince iyi olmadığınız- bu kadar çok mutsuzluğun ve hatta aşırı vakalarda kişinin kendisinden nefret etmesinin nedenidir. İşler ters gittiğinde, örneğin kaygı ortaya çıktığında, bu düşük öz-değer sorunu büyür.
Sayfa 195Kitabı okudu
SİZ, O DÜŞÜNCELER DEĞİLSİNİZ Bu istenmeyen düşünceler gerçek sizi temsil etmez. Bunlar sadece kaygı ve yorgunlukla karışmış yaratıcı hayal gücünüzün sonucudur. Aslında, kendinizi onlar yüzünden hırpalamak yerine, yaratıcı yeteneğiniz için tebrik edebilirsiniz!
Sayfa 186Kitabı okudu
1. Endişelendiğiniz şeyi açıkça yazın. 2. Bu konuda yapabileceklerinizi yazın. 3. Ne yapacağınıza karar verin. 4. Bu kararı hemen uygulamaya başlayın.
Sayfa 181Kitabı okudu
"Asıl işimiz uzaktaki belli belirsiz olanı görmek değil, elimizin altında açıkça duranı yapmaktır." - Thomas Carlyle
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
Deepak Chopra, "Hayal gücünün en iyi kullanımı, yaratıcılıktır. Hayal gücünün en kötü kullanımı ise kaygıdır.” Yaratıcı bir karakteri olan hassas kişilik, hayal gücünü genellikle bir korku filminden fırlamış korkunç senaryolar oluşturmak için kullanır.
Yaratıcılık ve kaygı arasındaki bağ sağlamdır. Araştırmalar, kaygı sorunu yaşayan kişilerin zekâ, yaratıcılık ve duyarlılık alanlarında ortalamanın üzerinde puan alma eğiliminde olduğunu gösteriyor.
… başkalarıyla olan ilişkilerde incinmemek imkânsızdır. Kişilerarası ilişkiler kurduğunda, öyle ya da böyle incinirsin ve sen de başkalarını incitirsin. Adler şöyle der: "Kişinin sorunlarından kurtulmak için yapabileceği tek şey evrende tek başına yaşamaktır."
Sayfa 69
FILOZOF: Adler psikolojisinde travma kesinlikle reddedilir. Bu yepyeni ve devrimsel bir hamleydi. Hiç şüphesiz travmayla ilgili Freudyen bakış açısı büyüleyicidir. Freud bir kişinin ruhsal yaralarının, travmalarının onun şimdiki mutsuzluğunun nedeni olduğunu öne sürmüştür. Bir insanın hayatını uzun bir anlatı olarak ele aldığinda, orada kolaylıkla anlaşılan bir nedensellik ve dramatik bir gelişme görürsün, bunlar da güçlü izlenimler yaratır ve son derece ilgi çekicidir. Ama travma argümanını reddeden Adler şunu söyler: "Tek başına hiçbir deneyim başarımızın ya da başarısızlığımızın nedeni değildir. Deneyimlerimizin yarattığı şok-sözüm ona travma- yüzünden sıkıntı çekmeyiz, deneyimlerimizi amaçlarımıza uyacak şekilde yorumlarız. Deneyimlerimiz değil deneyimlerimize verdiğimiz anlam bizi belirler." GENÇ: Yani bunları amaçlarımıza uyacak hale biz mi getiriyoruz? FİLOZOF: Aynen öyle. Adler'in buradaki argümanına odaklanalım. Benliği belirleyen, deneyimlerin kendisi değil deneyimlere verdiğimiz anlamdır. Korkunç bir felaket ya da çocuklukta kötü muamele veya benzeri deneyimlerin kişiliğin oluşmasına bir etkisi olmadığını söylemiyor; bu olayların etkisi güçlüdür. Ama mesele şu ki hiçbir şey aslında bu etkiler tarafından belirlenmiyor. Bizler kendi hayatımızı, bu geçmiş deneyimlere verdiğimiz anlamla belirliyoruz. Hayat birisinin sana verdiği bir şey değil senin seçtiğin bir şeydir ve hayatı nasıl yaşayacağına da sen kendin karar verirsin.
Sayfa 29
…artık cesaretim iyice sinmiş, saklanmış durumda. Kendime bakıp, ‘Cesaretim ne zaman sahneye çıkacak acaba?’ diye merakla bekliyorum. İşte beklediğim şey bu. Günün birinde içimden bir canavar çıkacak ve başkası olacağım. O zaman hala hayattaysanız gelip sizi bulur, yüzünüze tükürürüm…Ama nefretten değil, bilakis benim için yepyeni bir şey olacak cesaretimi denemek için…
Sayfa 67
128 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.