Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Reklam
Şöyle iki dişe dokunan, ciğere işleyen söz işitsem, şöyle tatlı, basit, mütevazı sözleri öyle tatlı, basitçe ifade eden bir musiki, bir nağme duysam yok mu...
Sayfa 197Kitabı okudu
Kıskanç değilim fakat başkalarına bakma beni çıldırtacaksın.
Sayfa 199Kitabı okudu
Sait Faik samimiliği
Ne söylesem boş, ne söylesem anlatamam artık, iyisi susayım, bitireyim hikayemi.
Sayfa 201Kitabı okudu
Reklam
“Dünya değişiyor dostlarım. günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göre-meyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü ola-cak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. sizin için kötü olacak. benden hikâyesi."
Sanki ben her akşam onunlaymışım gibi, bir yalnızlık duyuyorum.
Can çekişen kuşlar kafesi (Hakan Bıçakçı)
Kucağında kocaman tepsi ile gelen yorgun garson boş bardakları toparlamaya başladı. Kafenin ucundan bana doğru geliyordu. Önümdeki fincanı ona yetiştirmek için içinde kalan kahveyi telaşla kafama diktim. Dilim damağım fena yandı. Boş bardağı masaya koyup ileri ittim. Son anda da olsa yetiştirmiştim. Önümdeki boş fincan da tepsideki yerini almıştı. Ağzımın içi acıyla zonklamaya devam ediyordu. Neden böyleydim ben? Zaten üç yudumluk şey, bekle bir sonraki turda alsın. Acelem ne? Neden hep panik halinde, huzursuz ve iki büklümüm? Neden kahvesi gökten kendisi için inmiş gibi tadını çıkara çıkara içen, her şeyi sonuna kadar hak ettiğine inancı tam, yaşamasını bilen, hiçbir şeyin keyfini bozmasına izin vermeyen, kendini gözle görülmeyen elleriyle okşarcasına gururlu, kaynağı belirsiz, yıkılmaz bir özgüvenle dopdolu, başı dik, ifadesi cüretli, kendini her fırsatta şımartan, kendine iyi bakan, kendine poz bile verip, bunu düzenli aralıklarla paylaşmayı ihmal etmeyenlerden değilim? Neden hep diken üstündeyim? Arkama yaslanışım bile yarım yamalak.
Sayfa 46
Kimseler âşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?
Reklam
Zor başlamıştı sevgimiz. Ama sonra, onun tarafından gelen, gitgide büyüyen ve benim sevgimi miniminicik eden bir aşkla bitmişti.
Bir ölüm anı...
Işıklar, gözlerinin önünde dansetmeye başlamıştı bile. Cılız ve titreyen elini uzatarak altın turnaya dokundu. Yaşam bedeninden ayrılıyor olabilirdi fakat Turnaya dokunmak, Sadakoyu yüreklendirmişti. Tavandan sarkan kuş sürüsüne baktı. Sadako, turnaları izlerken kuşlar, Pencereden içeri doğru esen sonbahar meltemiyle hışırdanıp sallandı. Sanki canlanmışlar, Ve açık pencereden dışarıya doğru süzülmeye başlamışlardı. Ne kadar güzel ve hürdüler! Sadako derin bir nefes aldı ve gözlerini kapadı. Artık son uykusuna dalmıştı...
Ölesiye yalnız, ölesiye mesudum. İçim kalabalık çekiyor. İnsanlar çekiyor. Çocuklar istiyorum :haşarı, sarışın, esmer, edepsiz... Seyahatler çekiyor içim.
"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.
“Oh! Kimselere selam vermiyorum. Senede dört kelime konuşmadığım adama nezaketen gülmeye bile mecbur değilim."
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.