IV
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran
Eğer sizi tanısaydım parmaklarımı hafifçe kapatıp, elimi yüzüme dayayıp, kuvvetle muhtemel anlattıklarınızla dalıp giderdim. Sesiniz de anlattıklarınız gibi miydi?
Bahçemde kuşlar öterken, tüylerinin rengi gökkuşağına çalarken, okumak sizi çok güzel, keşke siz de olsaydınız.
Akarsular içi soğuyunca donuyor, bahar gelirken zamana öykünerek damla
Niçin insanoğlu bu kadar ölmeyecek gibi doğup büyüyor, senin gibi sekseni geçiyor da büsbütün akıl, mantık, fikir kesiliyor da bütün sırları ayan edecekmiş hale geliyor da, tam mutlu zamanında göçüp gidiyor?
"Çıt" ın nasıl bir şey olduğunu henüz bilmiyordum. Icimden öyle geliyordu. Başka bir son düşünemiyordum. Dünya'nın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararir, kuşlar döner, Sadri Alışık denen hergele, her filminde ağlardı. O agladikca ben de ağlardım. Nedenimi bilmez aglardim. Ağladıkca Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidicilerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine..