Hayatın bir ritmi, bir düzeni yoktu burada, ani ve tehditkar sıçramalarla havada dönüp duran yağlı bir kement gibiydi yaşananlar, o ipin kimin boğazına dolanacağı, ipi kimin tuttuğu bilinemiyordu.
Sanki hayatı çatlamış, oluşan yarıktan içeri daha önce türlerinin varlığından bile haberdar olmadığı değişik insanlar boşalmış, içi soluk almasını zorlaştıran bir yabancılar kalabalığıyla dolmuştu.
Bütün duygular üstüste yığılmış ve kendi ağırlıklarına dayanamayarak koca bir bina gibi çökmüşlerdi, içinde tozdan başka bir şey yoktu o anda, hiçbir duygu yoktu, toz dolu bir boşluktu ruhu.
Uğursuz bir tahterevalliye binmiş gibiydiler, yanına birini alan ağırlaşıp uzaklaşıyor, sonra sıra diğerine geliyordu. Artık aynı hizada duramıyorlardı.