Gazali diyor ki:
"Arz kayalar, denizler, hatta parlak yıldızları, ve emelleri ve dehası veya bunaklığıyla, beşerin ruhu, cümleten, bütün asumanın göğsünde kaybolmaya mahkumdur."
Mesela... karşımızdakini istemeyerek methetmeye mecbur olduğumuz zaman, sesimize, bakışımıza filan... bir istihza dolar. Yalnız sözlere ehemmiyet veren bir insan bunları anlayamaz.
İnsanın varlığı, kalbi, fıtratı, duyguları ve dikkati bir noktada yoğunlaştığı ve hakikatin ışığına yöneldiği zaman olağanüstü haller kendini göstermeye başlar.
Düşünmek, sonlu ve geçici bir dünyada bulunmanın ölümsüz ruhlarımızda açtığı yaraları sarmak için başvurduğumuz bir tedavi yöntemidir. Kaybettiğimizi bulmak için ayağa kalkmaktır. Bulmak ve bulunmak için varlık aleminin bütün dehlizlerine girip çıkmaktır.
Allah'ın rıza ve sevgisini kaybetmekten korkmak,akıl ve hikmet sahibi kişinin yaşam ilkesidir. Arif olan kişi için hakikatin bilgisinden mahrum olmak, aç kalmaktan daha korkunç bir durumdur.
annemle babamın birbirlerine duyduğu aşk, gün geçtikçe azalacağına artmış, bütün bu yolculukları, sürgünleri, yoksulluğu, çaresizliği birlikte göğüslemişlerdi.
Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep böyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.