Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Bir insanın insanı olarak politik çizginizi belirlersiniz, kavrama yetiniz ve bilhassa yüreğiniz körelir. Her türlü kafatasçılık, ırkçılık ve radikal militarist ülküler geri kalmışlığın belirtisidir. Öte dünyada kurtuluşu salık veren dinler ve bu dinin temsilcileri sizi bu dünyada pasifleştirmek ve itaat eden yığınlar haline getirmek için sürekli mücadele içerisindedir.
Bilinmeyen ada diye bir şeyin kalmadığını ve kalmış olsa bile evlerinin huzurunu terk edip yük gemilerindeki güzel hayatlarını bırakarak denizin karanlık olduğu günlerde yapmış oldukları gibi bir hayalin peşinde koşmaya ve okyanusta maceralara atılmaya yanaşmayacaklarını söyle diler, Peki sen onlara ne karşılık verdin, Denizin hâlen karanlık olduğunu söyledim, Bilinmeyen adadan bahsetmedin mi peki, Kendim bile bilmi-yorken başkalarına nasıl bilinmeyen bir adadan bahsedebilirim ki [...]
[...] İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.
Kitap okumak yüce bir edim değildir. Yahut yaşamın olmazsa olmazı da... Sadece az gelişmiş ve aşağılık kompleksi içerisinde boğulmakta olan ülkelerde şişirilir okur olmak. Okumak, sancılı ve ağır bir süreçtir, doğru. Ama ne okuyan kutsaldır, ne de yazan. Eleştirel kalmanız için bu şart.