Baskının olduğu yerde yalnız baskı altında kalan değil, baskıyı uygulayan da ezilir. Kendi dokuduğu düşünce kumaşını başkasına giydirmeye kalkanlar da mecburiyetler altında kalır.Mecburiyetler mecburiyetleri doğurur: Sonuç şiddet ve acımasızlıktır.
Benim özne olmayışım, özü arayışımla açıklanabilir. Özne ben olsaydım öze yönelme gereği duymazdım. Ne'yi öğrenmek istersem harekete geçmem gerek. Özle ilgiyi kurmak için davrandığımda özün, benim ne'liğim olmadığını farkediyorum. Bu ayrım aynı zamanda beni aydırıyor. Beni öze çeken şey benim ne'liğimdir. Ne'yim ki çekiliyorum. Çekip çevriliyor, döndürülüyorum. Benim değişkenlik ve uyarlanabilirdiğim özne olarak özelliğim değil, değiştirilebilir ve uyarlanabilir kul olarak özelliğimdir. Sahip olduğum insan biçimiyle ne-ise-ne değilim, çünkü ne'liğim bende mündemiç değil ve yönelerek ne'lik kazanıyorum. Ne-ise-ne değilim çünkü çekip çevrilmekle ilgi alanı içindeyim. Sahip olduğum insan biçimiyle öz-ne değilim çünkü hiçbir şey bende başlamıyor ve bende bitmiyor. Öz'lük bende değil. Bende bulunan yalnız kulluğumdur: Oluşa ve ölüşe, olduruşa ve öldürüşe açık kulluğum.
İnsan olarak kendimi bir nesne sayamam. Çünkü nesne denildi mi, dilin yapısı gereği ne - ise- ne denilmiş olur. Nesne (neyse ne) bir açıdan ne'liği kendinde mündemiç şeyi ifade eder; başka açıdan ne-ise-ne, ilgi alanı dışında kalışı ifade eder. Her iki açıdan bakıldığında da insanlığımı göremem. Eğer mahiyeti kendinde mündemiç bir nesne