Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir müslümanda değil cihad etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?
Televizyon ve gazetelerde yayınlanan haberler, korkularımızı keskinleştirmek ve güçlendirmek için en iyi bilgi kaynaklarıdır. Onlar yüzünden her zaman savunmada kalırız. Onlar yüzünden bütün bedenimiz bitap düşer ve başka bir bakış açısını göremez hale geliriz. Eğer düşüncelerimizle kaygı enerjisine girersek, şunu hatırlamamız gerekir: Benzer, benzeri çeker. zeri
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Televizyon yoksulları hikayesiz bırakıyor; küresel sömürgecilik hakları... Kahramanlar kayıplara karıştı. İçinde yaşadığımız toplumda Köroğlu'nun mertliği enayilik, Yunus'un pîrinden buğday yerine himmet dilemesi ise saflık...
“En iyi en düşük. Hayır. Hiçlik en iyi. En iyi en kötü. Hayır. En iyi en kötü değil. Hiç en iyi en kötü değil. Daha az iyi en kötü. Hayır. En az. En az en iyi en kötü. En az asla hiç olamaz. Asla hiçliğe taşınamaz. Hiçlik tarafından asla yokedilemez. Yokedilemeyen en az. Bu en iyi en kötüyü söylemek. Söylemeyi en az en iyi en kötüye indirgeyen sözcüklerle………Sözcüklerin kaybolduğu zaman için aralık.”
Sayfa 75 - Cap au pire, s. 41, 53.Kitabı okudu
Delilik görülmüş bu — bu- nasıl demeli - bu- bu bu - bu-bu bütün bu bu-bu- delilik verilmiş bütün bu — görülmüş — delilik görülmüş bütün bu bu- bu ki — ki- nasıl demeli — görmek — hayal meyal görmek — hayal meyal gördüğünü sanmak — hayal meyal gördüğünü sanmak istemek delilik ki hayal meyal gördüğünü sanmak istemek neyi
Sayfa 74 - “Comment dire” (Poèmes, Minuit) [Fransızcadan çeviren: Ahmet Soysal].Kitabı okudu
O halde, sözcüklerin hiç kurtuluşu yok mudur, örneğin sözcüklerin birbirlerinden kendi başlarına ayrılacakları, eski dilin (“eski üslup”) arkasında algılanamaz kalan görsellikleri ve sesleri hakkıyla üretme amacıyla dilin şiir olduğu, nihayet yeni bir üslup yok mudur? Görsellikleri ya da sesleri nasıl birbirlerinden ayırabiliriz?, öyle saf, öyle basit, öyle kuvvetli ki, sözcükler kendi dışlarını göstermek için kendi kendilerini yardıklarında ve kendilerini tersyüz ettiklerinde onları iyigörülmemiş iyi söylenmemiş diye adlandırırız. Yüksek sesle ve müziksiz okunan şiirin bilfiil kendi müziği.
Reklam
Beckett sözcüklere giderek daha az tahammül ediyordu. Ve bunun nedenini de baştan beri biliyordu: “arkada pusuya yatmış olan şeyin” gözükmesi için dilin yüzeyine “delikler açmanın” özel zorluğu. Bu, boşluğun veya kendinde görünür olanın ortaya çıkması amacıyla boyalı tuvalin yüzeyinde de yapılabilir, Rembrandt’ın, Cezanne’ın ya da Van Velde’nin yaptığı gibi, ya da sesin yüzeyinde, Beethoven ya da Schubert’in yaptığı gibi: Peki ama “sözcüğün o denli dokunulabilir yüzeyinin yokedilememesinin bir tek nedeni mi vardır?” Bu yalnızca sözcüklerin yalancı olmasından değildir; üzerlerine onları birbirine bağlayan o kadar hesap ve anlam, ayrıca niyet ve kişisel hatıra, eski alışkanlık kazınmıştır ki, bir parça sıyrılan yüzey hemen kapanıverir. Yapışır. Bizi hapseder, boğar. Müzik burada herhangi bir genç kızın ölümünü “genç bir kız ölüyor”a dönüştürmeyi başarır, belirsizin bu uç belirlenimini, yüzeyi delen bir safyoğunluk olarak, “Bir Meleğin Anısına Konçerto”da olduğu gibi işletir. Ama sözcükler, genele veya özele olan bağlılıklarından dolayı bunu yapamazlar. Onlarda bu “çatlama vurgulaması”, sanata özgü bir doğal felaketten gelen bu “ilişkisizlik” eksiktir.
Uykusuzluk, gündüzler kadar uzağa yayılan ve geceler kadar kasvetle daralan, pusuya yatmış hayvandır.
“bu tin dünyası içindeki her hareket, bedenin dünyası içinde bir dinlenme hali gerektiriyordu.” İmge tam da budur: Nesnenin bir temsili değil, tin dünyası içinde bir harekettir. İmge tinsel yaşamdır…
Bir yazar, "Tarihini bilmeyen nesil, tarih yazamaz" diyor. Bence bu çok anlamlı ve doğru bir ifadedir. Çoğu bilmiyor... Bilmek gibi bir çabaları da yok!.. Bugün üretmeyen, sormayan, bir papağan gibi ezberci, sadece seyreden bir nesil, bir gençlik ile karşı karşıyayız. Acaba bu hafta kim, hangi modaya uymuş? Bu hafta kim, kiminle beraber? Bu hafta hangi dizi hangi TV. kanalında? Bu hafta hangi şarkı indi, hangisi çıktı? İşte, günümüzde cazip hale gelen paparazzilik mesleğinin malzemesi halindeki gençliğimizin, televizyon ekranlarında bile övünç kaynağı haline gelen platonik aşkı, bu hale gelmiş durumda. Bir futbolcunun formasına dokunmak için oyun sahasına şuursuzca fırlayan gençlik... Gittiği konserde şarkıcının eline dokunmak için sahnede kendini yerden yere vuran ya da şarkıcısının eline dokunamadığı için intihara kalkışan zavallı bir gençlik... Pop'ların, Rep'lerin, Caz'ların cezbesine kapılarak ne yaptığını bilmeyen ve hatta kendini kesici âletlerle yaralayan bir gençlik... Alkolün ya da "Beyaz zehir" denilen uyuşturucunun esiri, tuvaletlerde ya da izbe yerlerde can veren, kapkaççı, asi bir gençlik... Bırakın şehitlere saygı duymayı, ecdadına, öz annesine, babasına, atasına küfreden, onlara el kaldıran ve hatta bazen silah çeken bir gençlik... Anne babasını reddeden, ya da anne babası tarafından reddedilen uyumsuz ve hırçın bir gençlik...
Sayfa 155
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.