"Birlikte aylar, yıllar tüketilir, sonra olanlar olur. Bir randevu kaçırılır, bir ev değiştirilir ve her gün görüştüğün birinin artık kim olduğunu bile bilemezsin."
Soğuk terler dökmek dedikleri bu mu? Hoş değil, insanın karnında başlıyor ve dalgalar halinde dolanıp canlı bir şey gibi bir yukarı çıkıyor, bir aşağı iniyor. Canlı bir şey gibi. Evet. Canlı bir şey gibi.
Polisiye Gerilim Korku kulübü ile okuduğum kitabı büyük ihtimalle ile kulüp kitabı olmasa hem okumayacaktım hem de yazar ile tanışamayacaktım. Tekrardan teşekkür ederim. Pananormal olaylardan pek haz etmediğim için dizisini seyretmedim ama hem kitabını okuyan hem diziyi seyredenler arada farklar olduğunu belirtiyor.
#kitapkonusu
Aslında Felsefe Doktoru olan ama paranormal olayları araştıran John Montague tez araştırmasını gerçekleştirmek için sonu pek iyi bitmeyen hikayelerin başkarakteri olan Tepedeki Ev onun için biçilmiş kaftandır. İncelemesini tabii ki tek başına yapmayacaktır. Gazetelere çıkmış ve daha önce farklı olaylar yaşamış insanlara mektup gönderir ve bunlardan sadece 2 tanesi olumlu geri dönüş sağlar, Eleanor Vance ve Theodora. Doktor, Eleanor ve Theodora ile beraber evin son sahibi olacak kişi Luke ile evde kalmaya başlar. Eve ilk geldiklerinden itibaren hem hizmetlinin garip davranışları hem de evin dizaynı misafileri şaşkına uğratır. Kısa sürede bu şaşkınlık hissi geçer çünkü evin gerçek sahibi ile tanışırlar.
Kitabın sonunda kendi kendime "Ah Eleanor Ahhh" demeden edemedim. Evin hikayesi ve evde başlayan paranormal aktiviteler gerçekten beni ürküttü ama kitabı ne elimden bırakabildim ne de kendimi durdurabildim.
Tepedeki EvShirley Jackson · Siren Yayınları · 2017878 okunma
Köyden kente göçün 80’ler deki durumunu, yazar bize çok güzel betimliyor.
Çöplerin bile sahibi olduğu bir kentte, düşük bir ücret kaşılılığı çöp toplayan insanların kendilerine çöpten ev yaptığı ve bu evlerdeki, bu tepedeki yaşamı izler gibi okuyoruz.
Çiçektepenin nasıl kendi kurallarını koyduğunu, gelenek göreneğin toplumdaki etkilerini, kadının,erkeğin, yaşlının, işçinin, fabrikanın, çatının, kapının, çocuğun toplumdaki yerini masalsı bir anlatımla ama bir o kadar da gerçekçi yansıtıyor bize.
"Bakın," dedi. "Benden sadece bir tane var. Sahip olduğum her şey benim. Dağıldığımı, kontrolümü yitirdiğimi, bölündüğümü; sadece bir yarımla zihnimde yaşadığımı ve diğer yarımın aciz, telaşlı ve panik halinde olduğunu görüp de bunu durduramamaktan nefret ediyorum."