Şimdi gene evdeyim. Kendim hakkında karar vermekten yoksunum. Sanki bir eşyayım. Konuşup, fısıldaşıp istedikleri yere koyuyorlar beni…
…Neden bunalımları çözümleyemiyoruz? Neden dost olamadan erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz? Yirmi yaşlarının başındaki insanlar böyle mi olmalı? Sevişmek için, ilkin nikah imzası mı atılmalı? Ya da yalnız kalıp, yıllar yılı erkek-kadın özlemiyle kendi kendilerine mi boşalmalılar? Erkekler, kadın resimlerine mi bakıp heyecanlanmalı? İlk kadını genel evde mi tanımalılar? Karı-kocalar birbirlerinin gövdelerine ‘’mal’’ gözüyle mi bakmalı? İnsanın doğal yapısı bu davranışların tümüne aykırı. Bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması çocukluktan engelleniyor, saptırılıyor, çarpıtılıyor.
Reklam
Kendime not olsun :)
"... Belki de insanların birbirlerine duygularını salt anlatmaları olanaksız. Ben çok açık konuşmaya çalışıyorum. Sonsuz bir bağımsızlık, sonsuz bir özgürlük duyduğum için. Bu duygularım, zamanları da, ülkeleri de, kentleri de aşıyor. Termessus'tan önce, çok önce başlıyor, nerede biteceğini bilemiyorum, ama hiçbir yerde hiçbir zaman bitmeyecek gibi..."
Küçük ama doğru
Yürümek, her gördüğüm nesnenin gerisinde uzun şeyler düşünmek en sevdiğim uğraşılardan biridir.
İşte burada istediğimi yapabiliyorum. Işık var. Kitaplar var. Ben varım. Dünyam var.
Reklam
Bir tek sözcükle, gökyüzü korkunçtu. Ve onunla birlikte her şey.
Gecenin bu saatlerinde insanlar kısıyorlar seslerini. Sessizlik bürüyor ortalığı. Ben de daha iyi duyuyorum dinlediğim müziği. Daha çok yitiriyorum tüm düşüncelerimi. Olmayan düşüncelerimi. Uyuyabilmem için hiçbir neden yok. Sabah 8' de kalkmış olmam, o ilgisiz büro, ev, ben, beni yoramıyor artık. Uyanmam için de hiçbir neden yok.
Öyle rastlantılar vardır ki çocuk yaşta başlar, ölene değin sürüp giderek dostluğa dönüşür. Tezer'inki böylesi bir dostluktu.
"Soru işaretleri gereksizdir. Çünkü hemen her cümle yanıtı olmayan bir sorudur."
Reklam
Kitapların ölmezliği burdan mı gelir?
"Çok ender yaşanılan kimi aşklar gibi. Öyle bir aşk yaşamışındır ki, bir daha artık böylesini yaşayamam dersin. Aşk sözcüğüne anlamını veren, bedeninin tüm hücrelerinde, sinirlerinin her atomunda duyduğun bir duygudur. Sonra bir gün, bir rastlantı, yeniden aynı heyecan, aynı coşku, aynı yoğunlukta yaşanan anlar... İnanamazsın. Bir düşteyim sanırsın. Kitaplar da benim için böyledir. Eski aşklara dönemezsin, ama eski kitaplara dönebilirsin. Bu nedenle de, yıllar var ki, gene eski aşklarımı okuyorum."
— Sensiz yaşayamam. — Yaşarsın. Herkes herkessiz yaşayabilir.
-SON-
İki insanın sarılarak geçirdiği bu sarsıntı özü olmalı evrenin. Sonsuza dek varan, var eden, yaşatan, yaşamı ileri çağlara doğru devreden bu birleşme...
Sayfa 65
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.