Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tuğçe Gözönü

Tuğçe Gözönü
@tgcgzn
psikolojik danışmanlık Ψ
10 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Hayat seni öyle bir noktaya getirir ki kendini sevdiklerinle savaşırken ve nefret ettiklerinle sevişirken bulursun. Üzülürsün. pişman olursun. Sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın.”
Reklam
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve sefadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.
Sayfa 89
(...)oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben, her an uyanık olmalıyım...
Sayfa 453

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. Belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. O da haklı. Neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. Farklı boyutlarda elbet. Ama bir şekilde sevmiş. Zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. Fakat ben ne yapabilirim? Anlatamıyorum, anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor... Seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en... Ne en? İçimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını... Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki...
Bazı cümleler karşısında verilen kalıplaşmış cevaplar gibi, birçok davranışı da otomatikti. Kuralcı, ahlaklı, uyumlu olduğu ölçüde insan, mutlaka belli kazançlar sağlıyordu. Ancak o, bu iki yüzlülükten çok sıkılmıştı. Artık, kendini her şeyiyle serbest bırakmak istiyordu.
Reklam
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: "Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda...
İnsanın nerede olduğunun; olmak istediği yere uzaklığı dışında bir anlamı yoktur... Insan, yaratılmışların en güçlüsüdür. Öyle ki, kendini iyi hissetmesi için bazen koca âlem az gelir, ama kendini kötü hissetmesi için sadece kendisi yeterlidir...
Sen hiç ikileme düştün mü? Öyle böyle değil ama. Mesela kalbinin yarısı yanarken diğer yarısı biz tuttu mu? Mesela dilinin yarısı söylerken diğer yarısı sustu mu? Gözlerin mesela ikiside ağlayıp biri mutluluktan, biri hüzünden gözyaşı döktü mü? Kaybolmuşluğumda buldum seni, kimse bilmeden, kimseye sormadan. Kaçmadan, kovalamadan hatta yaşamadan.
Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık! Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık.
Gözbebeğin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır; aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez. Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır.
Reklam
Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok baharlar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...
47 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.