Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
50 syf.
10/10 puan verdi
Özgürlük Arayışında Bir Ruhun Çırpınışları: Konstanze'ın Hikayesi
Hikaye, Konstanze adında özgür ruhlu bir kadının, toplumun dayattığı kurallara ve beklentilere karşı koyma mücadelesini anlatıyor. Konstanze, sevdiği adamla evlenmesine rağmen, toplumun "mecburiyetleri" nedeniyle ondan ayrılmak zorunda kalıyor ve bu durum hayatında derin bir yara açıyor. Zweig, Konstanze'ın içsel çelişkilerini ve duygusal karmaşasını ustaca tasvir ediyor. Konstanze bir yandan sevdiği adama olan tutkusunu yaşamak istiyor, diğer yandan da toplum tarafından dışlanmaktan ve kınanmaktan korkuyor. Bu korku, onu sevdiği adamdan ve mutluluğundan vazgeçmeye zorluyor. Mecburiyet sadece Konstanze'ın hikayesi değil, o dönemdeki birçok kadının yaşadığı trajedilerin de bir yansıması. Zweig, bu eserle toplumun kadınlara bakış açısını ve onlara dayattığı haksız yükleri eleştiriyor. Romanın dili sade ve akıcı, Zweig okurları Konstanze'ın hikayesine kolayca dahil ediyor. Hikayenin sonu ise oldukça etkileyici ve düşündürücüdür. Okurlar, romanı bitirdikten sonra bile Konstanze'ın hikayesini ve yaşadığı trajedileri uzun süre unutamıyorlar.
Mecburiyet
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202161,8bin okunma
479 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
hikmet I, hikmet II, hikmet III, hikmet IV
"Varoluşsal sancı" dediğimiz o klişe kalıbın vücut bulmuş hâli Hikmet'in başrolde olduğu Tehlikeli Oyunlar... İç dünya karışıklığı, toplum çatışması ve varoluşsal sorgulamalarla dolu bir kitap. Sizi yer yer hayattan soğutacak, depresif ve umutsuz birkaç gün geçirtecek, kendinizi Hikmet sandıracak, zihninizdeki kötü olasılıklara
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202231bin okunma
Reklam
Faiz
İslâm, toplum arasındaki sevgiyi göz önünde bulundurduğu gibi, kişinin ahlakının temizliğine de önem verir. Ahlakı ve vicdanı olan birisi faiz yiyemez. Faizin yaygın olduğu herhangi bir toplumda da sevgi ve saygı diye bir şey kalmaz. Benden onu iki lira olarak geri almak için bana bir lira veren bir kişi, benim düşmanımdır. Hiçbir zaman ruhum ona ısınamaz ve kalbim de ona sevgi besleyemez. Oysa yardımlaşma, İslâm toplumunun temellerinden birisidir. Bu temeli faiz zayıflatır ve çökertir. İşte İslâm, bundan dolayı faizden tiksinir.
Hiçbir toplum temel ilkelerinin reddedilmesine hoşgörü göstermez.
İnsanlar böyle önemsiz şeylere aşık oluyor! Endam, kaş, göz.. bunlar önemsiz şeyler. Çünkü bir insanla yaşarken bedeninin ölçüleri ile yaşamıyorsun; kaşlarıyla veya saçının rengi ile yaşamıyorsun. Bir insanla beraber yaşarken o insan uçsuz bucaksızdır.. neredeyse sözlerle anlatılamaz ve bu önemsiz ufak tefek detaylar eninde sonunda anlamsız hale gelir.
"Sömürülen sınıfların bir ideolojiye değil, toplum üzerine edinilecek pratik bir doğruluğa gereksinimleri vardır." (Jean Paul Sartre)
Sayfa 57 - Kafekültür Yayıncılık, İstanbul, 2013Kitabı okuyor
Reklam
222 syf.
·
Puan vermedi
·
11 saatte okudu
Kuyucak'tan Edremit'e savrulan hayatlar.
Sabahattin Ali’nin bu eseri, Türk edebiyatının en önemli romanlarından biri olarak kabul edilir ve yazarın ilk romanı olma özelliğini taşır. 1937 yılında yayımlanan bu eser, dönemin toplumsal sorunlarını ve insan psikolojisini derinlemesine işler. Roman, 1903 yılında Aydın’ın Nazilli ilçesine bağlı Kuyucak köyünde başlar ve Yusuf’un trajik hikâyesini anlatır. Yusuf, genç yaşta ailesini kaybettikten sonra Nazilli kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlat edinilir. Yusuf’un hayatı, bu yeni aile dinamikleri ve çevresinde gelişen olaylar etrafında şekillenir. Roman, Yusuf’un iç dünyasını, çevresiyle olan ilişkilerini ve dönemin toplumsal yapısını detaylı bir şekilde okuyucuya sunar. Sabahattin Ali, “Kuyucaklı Yusuf” ile sadece bir dönemin değil, insan doğasının da bir portresini çizer. Karakterlerin iç dünyaları, motivasyonları ve çatışmaları üzerinden toplumsal eleştiriler yapar. Romanın dili, olay örgüsü ve karakter gelişimi, Sabahattin Ali’nin edebi ustalığını gözler önüne serer. Spoiler vermeden söyleyebileceğim kadarıyla, “Kuyucaklı Yusuf” sadece bir döneme ait değil, evrensel temaları ve insan psikolojisine dair derinlemesine gözlemleriyle bugün bile güncelliğini koruyan bir eserdir. Eser, okuyucuya dönemin Türkiye’sinin sosyal yapısını, insan ilişkilerini ve bireyin toplum içindeki yerini anlama fırsatı sunar.
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,1bin okunma
Kızıl Veba
Jack London' a bir kez daha hayran kaldım. Kitaptaki tüm yaşanan olaylar yaşadığı zaman diliminde gerçek olmaması ve buna rağmen şu anki günümüzde yaşadığımız korona salgını ve geçmişte yaşanan kızıl veba' yı muhteşem bir şekilde tasvir edip, neredeyse birebir tutturmuş olayları. Yazarın aklına ve kalemine bir kez daha aşık oldum. Bu dünya da bir şeyleri değiştirebileceksek bu kitaplar ve yazarlar vesilesiyle olur. Kitabın sonunda dediği gibi eski uygarlıklar nasıl yıkıldıysa bir sonrakiler de öyle yıkılacak döngü kendini tekrar edecek. Ancak biz ilkel, vahşi iç güdülerimizi bırakıp savaşları, adil olmayan ölümleri bitirirsek, belki bir gün bu dünyayı daha iyi anlar belki bir gün insan olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlarız. Dünya bir yandan geliştikçe bir yandan batıyor, bunun sebebi açık ve belli. Savaşların olduğu, güçlü insanların zayıf insanları ezdiği, gerçek adaletin olmadığı, merhametin, empatinin olmadığı her dünya, toplum kötü sona yıkıma mahkûmdur. Benim insanlığın düzeleceğine dair umudum yok. Belki bir gün -o gün 100 trilyon yıl sonra bile olsa - benim yanildiğim bir gün olur ama o zaman da çokça can yitip gidecek çokça acılar çekilmiş olacak. Umarım ben yanılır ve insanlık gözünü açar ve insan olmanın ne olduğunu anlar, barışın nasıl huzur getirdiğini kavrar.
— Her çeşit hergeleliği, namussuzluğu, soygunu ortadan kaldırmaya çalışmalıyız, ancak insanın insana kahpelik etmesi ortadan kalkınca, kurtuluş var. Çok düşündüm. Bugünkü dünyada, Allaha sığınamıyorsun kişisel sorumluluklarından... Toplumun baskılarını da özür olarak ileri süremiyorsun. Çünkü, sorumluluğu ancak, hür insan duyar. İnsan bu konuda kendi kendisini yaratıyor. Düşünme, dayanma, hayal etme, gücümüz ne kadarsa o kadar insanız. Yaratılmış olmanın, toplum baskılarının özürüne sığınanlayız. Sorumluluk idrakine varmış insan, sınırsız olarak hürdür. Hürlüğü arttıkça sorumluluk artar. Artan sorumluluk karşısında ister istemez, bunaltı duyarız. Anlıyor musun Küçük Abla, niçin uyumuyorum gecelerdir?
bazen şunu diyorum kendime sahi sen kimsin? peki asıl soru kime göre kimim? Tanrı, toplum, akraba, aile,arkadaş, manav, bakkal kime göre kimim? tamam toplum hastalıklı bir yapı da benim marjinalliğim ne kadar rasyonel ;ne zamana kadar marjinal olacağım, yalnızlık, arada kalmışlık, kimlik, statü endişesi veya değişikliği, falan filan, birde şu var sanırım para, cemaat /cemiyet kavramı, eş arayışı veya ruh eşi arayışında ki standart, kriter vs neye göre şekillendi, kendini aşmak derken gerçekten kendimimi aştım yoksa kendimi aşma arzusu içerisinde kaygı, melankoli, toplumdan uzaklaşma/farklılaşma derken şuan topluma uyum sağlamak ile eleştirmek arasında bir yerde kaldım sanırım, nihilizm, hedonizm, entelektüel kaygılar /yalnızlık vs derken şuan nerdeyim, ne istiyorum, ne amaçlıyorum veya neyin peşindeyim, kimim ben? (kim olduğum üzerine kimlik problemleri!!!)
Reklam
Vasati 40 Yaş
Umut bu,alır gerçeğin ötesine götürür, yol kenarına atar adamı.
Sayfa 27 - Yapı krediKitabı okuyor
Türk Gençliği dikkatli okuyunuz
Mustafa Kemal Atatürk Yeniden Bir Türk'te Bedenlendi Kimde mi? Onu yaşayarak göreceksiniz. İlim her çağda bir Türk'e gelir herkes ondan faydalanır.
Ölmemek için topluma faydalı işler yapmak lazım
Ancak toplum için olumlu işler yapan insanların eserleri, kendileri öldükten sonra da yaşamaya devam etmiştir. Bu insanların ruhu henüz ölmemiş ve ileride de ölmeyecektir.
112 syf.
·
Puan vermedi
Kendinizle yüzleşmeye cesaretiniz varsa ve ilişkide neler yaşayıp yaşattığınızı görmek istiyorsanız bu kitap tam size göre. Herkes kendini mükemmel sanır.Her şeyi biliyorum zanneder.Her şeyi yapmaya kendine hak görür.Kendinin yaptığı birçok şeyi görmez ya da görmek istemez.Hepimiz birilerini yargılarız, ne yaşadığını bilmeden düşünmeden.Aslında
Erkeklerin Yarattığı Tatlı Şeytan
Erkeklerin Yarattığı Tatlı ŞeytanTuğçe Gülçin Sarı · Mahlas Yayınları · 20244 okunma
İnsan ancak yalnız olduğu sürece bütünüyle kendisi olur: o halde yalnızlığı sevmeyen, özgürlüğü de sevmez; çünkü insan ancak yalnız olduğunda özgürdür. Zorlama, her toplumun ayrılmaz bir eşlikçisidir ve her toplum, insanın kişiliğinin önemi ölçüsünde bulunmakta zorlanacağı ağır özveriler ister. Buna göre herkes kendi benliğinin değeri ölçüsünde yalnızlığa kaçar, ona katlanır ya da sever. Çünkü zavallı olan, yalnızlıkta zavallılığını, büyük zihin ise büyüklüğünü hisseder, kısacası herkes kendini olduğu gibi hisseder.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.