Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"- Hiçbir neden kabul edilmiyor! -dedi.- Yalan söylemiyorum!.. Sana onların kitaplarını gösterebilirim: Onlara göre her aksaklık, çevrenin bozukluğundan kaynaklanıyor, hepsi bu! En sevdikleri laf bu! Yani eğer toplumsal düzen yoluna konulacak olursa, bir anda bütün suçlar yok oluverecek; çünkü ortada protesto edecek bir şey kalmayacak. Ve
''Onlara göre her aksaklık,çevrenin bozukluğundan kaynaklanıyor,hepsi bu! En sevdikleri laf bu!Yani eğer toplumsal düzen yoluna konulacak olursa,bir anda bütün suçlar yokoluverecek;çünkü ortada protesto edecek bir şey kalmayacak. Ve herkes bir anda dürüst olacak...Doğa diye bir şey hiç hesaba katılmıyor, yok sanki öyle bir şey!Doğa kapı
Sayfa 319Kitabı okudu
Reklam
Batılı filozoflar, özne mefhumu bakımından farklı bir tavrı olduğu için Uzakdoğu düşüncesi ile kendi düşünceleri arasında karşıtlık kurarlar. Batı için temel bir apaçıklık olan benliği, bunun yanılsamalı olduğunu göstermeye önem veren Hinduizm, Taoculuk ve Budizm yadsır. Onlar için her varlık, kaçınılmaz biçimde çözülüp dağılmaya yazgılıdır; basit
Ayrıca lütfen Hıristiyanların çoğunun dogmatik inancı özgür düşünceye tercih ettiklerini iddia ediyoruz diye, herhangi bir şekilde onların inançlarını küçümsediğimizi düşünmeyin. Dogma kuşkusuz çok işlevsel bir şeydir öncelikle toplumsal kontrol sağlar ve takipçilerine kesin bir ahlaki ve davranışsal kılavuzluk sunar. Birçok insan için bu sadece rahadatıcı bir şey değil aynı zamanda olmazsa olmazdır özellikle yeniden doğuşçular için, kilisenin deli gibi davranmayı bırakmaları hususundaki dogmatik yönlendirmesi olmasa çoğu şimdi hapiste olurdu. Eminim ki yeniden doğuşçuların uyuşturucu parası toparlamak için araba teybimi çalmalarındansa, okulları yönetmelerini tercih edecek tek kişi ben değilim.
Sosyolojik anlamda "-izm" lerin yanılgısı:
"Onlara göre her aksaklık, çevrenin bozukluğundan kaynaklanıyor, hepsi bu! En sevdikleri laf bu! Yani eğer toplumsal düzen yoluna konulacak olursa, bir anda bütün suçlar yok oluverecek; çünkü ortada protesto edecek bir şey kalmayacak. Ve herkes bir anda dürüst olacak... Doğa diye bir şey hiç hesaba katılmıyor, yok sanki böyle bir şey! Doğa kapı dışarı! Onlara göre, tarihsel olarak canlı bir biçimde gelişen ve önünde sonunda düzenli bir toplumsal yapıyı sağlayan insanlık yoktur; tam tersine, tarihsel gelişmeden ve canlı süreçlerden önce bütün insanlığı düzenleyen, bütün insanlığı bir anda dürüst, kusursuz bir hale getiren, matematik bir kafadan doğma bir toplumsal düzen vardır."
Sayfa 318Kitabı okudu
Onlara göre her aksaklık, çevrenin bozukluğundan kaynaklanıyor hepsi bu! En sevdikleri laf bu! Yani eğer toplumsal düzen yoluna konulacak olursa, bir anda bütün suçlar yok oluverecek; çünkü ortada protesto edecek bir şey kalmayacak. Ve herkes bir anda dürüst olacak... Doğa diye bir şey hiç hesaba katılmıyor, yok sanki böyle bir şey! Doğa kapı dışarı! Onlara göre, tarihsel olarak canlı bir biçimde gelişen ve önünde sonunda düzenli bir toplumsal yapıyı sağlayan insanlık yoktur; tam tersine, tarihsel gelişmeden ve canlı süreçlerden önce bütün insanlığı düzenleyen, bütün insanlığı bir anda dürüst, kusursuz bir hale getiren, matematik bir kafadan doğma bir toplumsal düzen vardır. Onların tarihten bu kadar nefret etmelerinin ve onu "rezillikler ve aptallıklar yığını" olarak nitelemelerinin nedeni budur. Böylece her şeyi aynı saçmalıkla açıklama olanağını elde ediyorlar. Yaşamın canlı akışından nefret etmeleri de bu yüzden. Canlı varlığa ne gerek var! Canlı varlık için yaşam gereklidir, canlı varlık makinelere boyun eğmez, canlı varlık kuşkucudur, canlı varlık gericidir! Berikinde ise bir ölü kokusu var, istersen kauçuktan da yapabilirsin böylesini; buna karşılık cansızdır, iradesizdir, köle ruhludur, başkaldırmaz!
Sayfa 318Kitabı okudu
Reklam
Eski Hıristiyanlık iktidara ve devlete karşı düşmanlık besliyordu. Babaya düşman olan alt sınıfların devrimci taleplerini fantezi olarak tatmin ediyordu. Üç yüzyıl sonra Roma İmparatorluğu'nun resmi dini olarak kabul edilen Hıristiyanlığın toplumsal işlevi ise bundan tamamen farklıydı. Amacı aynı zamanda hem liderlerin hem de halkın, hem yöneticilerin hem de yönetilenlerin dini olmaktı. Hıristiyanlık, imparatorun ve Mitra kültünün onun kadar yerine getiremediği bir işlevi yerine getiriyor, yani kitleleri Roma İmparatorluğu'nun mutlakıyetçi sistemi ile bütünleştirmeyi başarıyordu. İkinci yüzyıla kadar devam etmiş olan devrimci durum ortadan kalkmıştı. Ekonomik gerileme ve ortaçağ yaşanmaya başlamıştı. Ekonomik şartlar bir sosyal ilişkiler bağımlılıklar sisteminin gelişmesine yol açmış, bu sistem politik açıdan Roma-Bizans mutlakıyetçiliği döneminde zirveye ulaşmıştı. Yeni Hıristiyanlık egemen sınıfın liderliği altında ortaya çıkmıştı. Yeni dogma da kitleler tarafından değil, bu yönetici grup ve onların entelektüel temsilcileri tarafından oluşturulup formüle edilmişti. Bu değişiklikteki en önemli unsur bir insanın Tanrı haline dönüşmesi düşüncesinin yerini, Tanrı'nın bir insan haline dönüşmesi düşüncesinin almasıydı.
Anarşizm, hayatın manevi alanlarındaki büyük öğreticileri ve önderlerine göre, bir dogma değildi; insanların kanını kaynatıp onlardan fanatikler, diktatörler ya da iflah olmaz baş belaları çıkarmak isteyen bir akım hiç değildi. Anarşizm, insanın ufkunu açıp onu serbest kılan ve özgürleştiren bir güçtür; çünkü insanlara kendi yeteneklerine güvenmeyi, onlara özgürlüğe inanmayı öğretir, kadınları ve erkekleri, herkesin özgür ve güvende olacakları bir toplumsal hayat için mücadele etmeye teşvik eder.
Sayfa 3 - Agora Kitaplığı | Feminist Kitaplık - 1 | 1. basımKitabı okudu
180 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.