Bilgelik dışarıdan alınmaz; onu bizim adımıza kimsenin katedemeyeceği bir mesafeyi aştıktan sonra, kendimiz bulmak zorundayızdır; çünkü bilgelik olaylara, dünyaya bir bakış açısıdır.
…belki ilk aşka özgü olan her şey, hatırlama, telkin, alışkanlık yoluyla sonraki aşklara eklenir ve hayatımızın birbirini izleyen dönemleri boyunca, aşkın değişik yönlerine genel bir nitelik kazandırır.
…tesadüf bizim için hayallere sadakati kolay, kaçınılmaz ve bazen de zalim kılar; daha sonra, bu hayallere sahip olacağımızın kaderimizde yazılı olduğunu zannederiz; oysa tesadüf olmasa, aynı hayaller, birçok başkaları gibi daha baştan, kolayca unutulurdu.
Çünkü tıpkı bir eseri yaratmamızı ünlü olma isteğinin değil de, çalışkan olma alışkanlığının sağlaması gibi, geleceği korumamıza yardım eden de, şimdiki anın neşesi değil, geçmişin ciddi düşünceleridir.
Her arkadaşımızın öyle kendine has kusurları vardır ki, onu sevmeye devam edebilmek için, -yeteneğini, iyiliğini, sevecenliğini düşünerek- kusurlarını kendimize unutturmaya, daha doğrusu, bütün iyi niyetimizi gösterip dikkate almamaya mecburuzdur.
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
Kayıp Zamanın İzinde serisinin henüz ikinci kitabını okuyorum fakat seriye devam edip etmemekle ilgili kafamı kurcalayan bir kaç şey var.
Swann’ların Tarafı’nı okurken betimlemelerden dolayı zorlanmakla birlikte oldukça haz aldığımı ve Proust’un betimlemelerinin şu ana kadar okuduğum hiçbir yazarla karşılaştırılamayacak ölçüde başarılı