İncelemeye şu sözlerle başlamak benim için en doğrusu olur. Günün birinde en sevdiğim Türk yazarlardan biri olan sevgili Hasan Ali Toptaş'ın Harfler ve Notalar kitabını okurken şu cümleyle karşılaştım. Hasan Ali Toptaş'a sorarlar, bu yazı da ne anlatmak istedin? Cevaben;
Rivayet olunur ki, Anna Karenina 1877’de yayımlandığında aynı soru Tolstoy’a da sorulmuş ve Tolstoy bu soruyu hiç duraksamadan; “Anna Karenina’da ne anlattığımı anlatabilmek için onu size ilk cümlesinden son cümlesine kadar okumam gerekir,” diye yanıtlamıştır.
Evet, bu yanıtla başladı Anna Karenina yolculuğum. İlk etapta kitabın 1015 sayfa olmasi ve klasiklere olan ön yargımdan ötürü tereddüt etsem de bu kitaba Hasan Ali yer ayirmissa okumam gerekir düşüncesiyle başladım.
Kitabın ilk cümlesinden son cümlesine kadar sevenler, aldatanlar, sevip kavusamayanlar, savaşlar, din, inanç, devlet işleri, köy hayatı, tarım, intihar vs.. aklınıza gelebilecek her konuya değinmiş büyük yazar Tolstoy. Böylesine uzun bir eseri mantık hatasına yer vermeyecek şekilde yazmak üstelik bunu 1800lü yıllarda yapmak değil mi zaten bir yazarı ölümsüz kılan?