Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Agalloch

Diktatörler açısından medya hakikati aktarıp farklı görüş­leri dile getiren bir araç değil, liderin desteklenmesi için kit­leleri harekete geçiren bir silahtır.
Reklam
Devrim adı verilen ol­gu esasen diktatörlük sendromunu tedavi etmeye yönelik bir çabadır.
Kendi kimliklerinden emin olmayanların, kendilerine ilişkin geleneksel imgelerini yitirenlerin ya da henüz belirgin bir etiketi olmayan yeni bir toplumsal gruba ait olanların zihinlerindeki egemen imge, bir meçhul olarak yabancı imgesidir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Komplo teorileri bir diktatörü hatalarının, hat­ta suçlarının hesabını vermekten kurtarır. Siyasi başarısız­lıklar büyük bir komployla açıklanırken kitleler komplo­cuları alt edebilecek yegane kişi olarak gördükleri diktatö­re daha çok bağlanırlar.
Kendi halkını küçük görüp halkın kendi adına dü­şünme yetisinden yoksun olduğuna inanan diktatörler medyayı tümüyle denetlemek isterler.
Reklam
Muhalifler, diktatörün gözünde yabancı istih­barat örgütlerinin devleti devirmek ya da sabote etmek için desteklediği bir grup vatan haini ve ajandan ibarettir.
Modern çağda dikta rejimlerinin tümü komplo teorile­rine yaslanmıştır. Komplo teorilerine göre olaylar doğallık­la ya da kendiliğinden gerçekleşmektense gizlice tasarlan­mış bir komplonun sonuçlarıdır.
Dikta­tör korku bariyerini başarıyla yarattığında toplumda örnek bir "makbul vatandaş" ortaya çıkar...Siyasi değişim çabalarının doğurabileceği belirsizliğe karşılık o daima istikrarı tercih eder. Büyük bir haksızlık ve adaletsizliğe maruz kalsa da hayatının normal akışında devam etmesini ister.
Dikta koşullarında çürüme birey­lerle sınırlı kalmayıp toplumun ahlak sistemine yayılır. Bi­reylerin elinde üç seçenek kalır: yozlaşmak, toplumdan tec­rit olmak ya da göç etmek...
Mısır'da insanları dört kategoriye (destekçi, işbirlikçi, muhalif ve protestocu) ayıran güvenlik aparatının onayı ol­madan devlette iş bulmak imkansız. Yüksek konumlara ön­celikle rejim destekçileri getiriliyor.
Reklam
Görenek tek başına kamusal yaşamın en iyi ifade aracıdır. Ancak, neyin inanılır olacağını mahrem ilişkilerin belirlediği bir çağda görenekler, düzenler ve kurallar yalnızca kendini baş­kasına açmanın önünde durur; bunlar mahrem ifadenin engelleridir.
Diktatöre bo­yun eğenler özgürlük arzusunu kaybedip büyülenir ve bi­lincini yitirmiş bir hasta gibi davranırlar.
"Theatrum mundi" imgeleri insanların günlük yaşamda icra ettikleri sanata dair resimlerdir. İşte bu sanat oyunculuk sanatıdır ve onu icra eden insanlar da "rol" yapmaktadır­lar.
Oynadığı herhangi bir role bakarak bir aktörün do­ğasını çıkarabilmek olanaksızdır. Başka bir oyun ve sahnede tama­men farklı bir kılıkta ortaya çıkabilir; öyleyse, toplum tiyatrosunda insan doğasını eylemlerden çıkarsamak nasıl olanaklıdır?
18. yüzyılda, dünyadan tiyatro sahnesi olarak söz edilmeye başlandığında, insan­lar takındıkları tavırlar için yeni bir seyirci düşlemeye başladılar. Bu seyirci artık Tanrı değil birbirleriydi...
7,2bin öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.