Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ege

Buğdayın Türküsü
Halkım ben, parmakla sayılmayan Sesimde pırıl pırıl bir güç var Karanlıkta boy atmaya Sessizliği aşmaya yarayan Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa Tohuma dururlar yeniden Ve halk, toprağa gömülü Tohuma durur bir yerde. Buğday nasıl filizini sürer de Çıkarsa toprağın üstüne Güzelim kırmızı elleriyle Sessizliği burgu gibi deler de Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde
Sayfa 137Kitabı okudu
Reklam
Ama belki bir gün, bitkinlikten ve bilgisizlikten ölmeye hazır olduğumuz zaman, gidip ovaya, aynı ışığın altına uzanmak üzere, yaygaracı mezarlarımızdan vazgeçebilecek, bildiğimi son bir kez daha öğrenebileceğim.
Kulağıma doğru fısıldayan bu sessizlik kainatın kaynayan kanıdır, dünya ile beni dokuyan Tanrı'dir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Asla yalnız değilim seninle yeryüzünde, ateşlerden geçerken bile. Yalnız değilim asla. Toplarken seninle şafağın mahmur ışık oklarını, baharın körpe yosununu.
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Fakat hakikat ne kadar başka... Hava her zamanki gibi kapalı; odam soğuk...Yanımda, her şeye rağmen yabancı, bütün yakınlığına rağmen benden ayrı, benden başka bir insan...Adalelerimde yorgunluk ve başımda ağrı...
Sayfa 120Kitabı okudu
Kim yarattı kendine böylesi mağaraları ve çile merdivenlerini? Kendilerini gizlemek isteyenler ve duru gökten utananlar değil mi?
Böyle bazı talihli anlarda tam uykuya dalarken yaşamımın gerçek merkezinin ne olduğunu tüm kuşkuların ötesinde biliyorum, geçmiş ve gitmiş, ama yine de sürekli olan o zaman, süren an, sıcaklığın yüreği.
Kendi kendimden böyle bir rahatlıkla, çıkıp gitmeyi nasıl da isterdim.
Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum.
Reklam
Kendini bana sunan her şeyi, yetişmekte, solumakta ya da ölmekte olan her şeyi ya da ölmüş olanı daha da büyük biçimlendirmem gerek. Doğanın, yaşamın, düşlerin, duyguların bana sunabildiğinden daha çoğunu yaşamam, daha çoğunu algılamam, daha büyüğünü duymam gerek. Her nesneyi, her canlıyı, herhangi bir insanı, anlık her görüntüyü yaşantıya dönüştürmeliyim. Yaşamı büyütmek, kendimce geliştirmek, derinleştirmek, genişletmek, rüzgarlarla estirmek, yağmurlarla yağdırmalıyım, ta ki kendimi canlı ya da cansız, doğmuş ya da doğmamış tek bir nokta olarak görene dek. Ve kendi üzerinde kurduğum egemenlikle ölümü de büyütmem gerek. Yaşamın, ölümüm her yaşam, her aşk ve her ölüm olmalı.
Psikanalitik öğüt mu istiyorsunuz? Gidin kemik toplayın.