Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
E.
E.
@xxmorbidezza
İstanbul.
262 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Ben zamanında Fransız Teğmenin Kadını’nı okumuştum e-kitap olarak ancak kitaptan çok etkilendiğim için ve karakterler aklımda yer ettiği için bu kitabı bir de fiziksel, elimde hissederek okumak istedim. John Fowles ile de ilk tanışmam bu kitap. Kitap; sert, baskıcı, cinsel özgürlüğün olmadığı, kadınların fiziksel ve zihinsel olarak baskı altında tutulduğu -özgür olmadığı-, skolastik düşüncenin ve daha çok dinin etkisi altında olan Viktorya Dönemi’ni anlatıyor. Açıkçası bu dönem çok çarpıcı ve güzel anlatılmış. Özellikle o dönemde kadına ve erkeğe çeşitli görevler yüklendiğini düşündüğümüzde bu görevlerin kahramanlara uyguladığı baskılar Sarah ve Charles üzerinden çok başarılı bir şekilde anlatılmış. Özgürlükçü bir kadın olan Sarah ile aristokrat bir erkek olan Charles arasındaki aşkı gördüğümüz bu kitapta ben özellikle Sarah’tan çok etkilendim, ilk okuduğumda da öyleydi. Zihnine pranga vurmayan, müthiş bir zekası, istediğini yapan bir kadın olması, sezgisi ile beni kendine bağlamıştı. John Fowles ile tanışma kitabım bu oldu (bu kitabı başlangıç olarak öneririm) ve diğer kitaplarını okumayı çok isterim.
Annie Ernaux okumayı çok seviyorum. Yazdığı eserler "toplumsal bellek" olarak kabul ediliyor. Çünkü kendisi kitaplarında otobiyografisini yazıyor aslında. "Bir Kadın", nasıl bir kadının annesiyle olan vedalaşmasıysa "Babamın Yeri" ise bir kadının babasıyla olan vedalaşması. Ben okurken çok etkilendim. Yazarın ailesi ile olan yaşadıkları, sınıf eşitsizliği, yazarın kariyeri çok derinlikli ve güzel anlatılmıştı. Kısa bir eser ama oldukça yoğun ve belki anlatılanlar size çok tanıdık gelebilir, bana geldi. Ernaxuk kitaplarında temel olarak kadın olma, kürtaj, sınıf eşitsizliği, sınıf atlama, sosyal olaylar, kadın- erkek ilişkileri gibi konuları ele alıyor, ben bugüne kadar okuduğum eserlerinin hepsini çok beğendim.
Yazarın daha önce çok meşhur kitabı Dövüş Kulübü’nü okumuştum, çok da beğenmiştim. Gösteri Peygamberi, Dövüş Kulübü kadar çok sevdiğim bir eser olmadı ancak bence Gösteri Peygamberi de iyi bir eser. Özellikle bu kitapta farklı bir yazma tekniği kullanmış Kitap son sayfadan başlayıp ilk sayfaya doğru bitiyor. Kitap özünde modern insanı, tarikatları, toplumu, düşmüş insanları, modern hayatın insanı yabancılaştırması ve medya ve din sömürüsünün hayatımızdaki etkileri gibi konuları anlatıyor. Ancak bu kitap yeraltı edebiyatı içerisinde bulunduğundan bunu çok daha sert bir dille anlatıyor diyebiliriz. Yeraltı edebiyatına bu kitapla başlamanızı önermem, Dövüş Kulübü çok daha uygun bir seçenek olur sanıyorum.
Okur Takip Önerileri
Ayfer Tunç okumayı çok seviyorum, çok fazla kitabını okumuşumdur. Yeşil Peri Gecesi, Kapak Kızı, Kırmızı Azap, Aziz Bey Hadisesi, Suzan Defter. Hepsini de çok beğendim. Osman’a başlamadan önce de seriyi tekrardan okuyacağım. Tunç; yenilmiş, hayata geç kalmış, aşk acısı çeken, kendini arayan, sorgulayan karakterler yaratıyor. Bu karakterlerin hepsi de çok gerçekçi. Bununla beraber yalnızlığı, acıyı, dostluğu, sevgiyi çok güzel aktarıyor. Mağara Arkadaşları, Ayfer Tunç’un okuduğum diğer öyküsü "Kırmızı Azap" öyküsüne göre daha az beğendiğim bir kitap oldu. Özellikle burada dili biraz daha farklı, önceki kitaplarına nazaran ve bu çok beğendiğim bir şey olmadı. Ancak yine de olay örgüsü, kahramanlar toplumun içinde görebileceğimiz gerçekçi kahramanlardı. En sevdiğim öyküsü "Gençlik bir sabah çiyidir" oldu sanıyorum.
Kısa, çok da fazla bir şey beklemeyeceğiniz bir kitap aslında. Çok akıcı, yazarın üslubu da oldukça iyi ve sizi sürüklüyor. Çingene Carmen ve Eşkıya Don Jose arasındaki ilişkiyi konu ediniyor diyebiliriz. Ama olay tam anlamıyla bu değil. Özgürlükçü, dediğim dedik bir kadın olan Carmen’i okuyoruz yine ona çok aşık olan Don Jose karakterinin Carmen için neler yaptığını, onun uğrunda türlü türlü suçlar işlediğini görüyoruz kitap boyunca. Carmen’i duymuştum daha önce ama kitapta olay örgüsü kısa olduğundan, ve aslında çok da sıra dışı bir şey olmadığından o kadar beğendiğim bir kitap olmadı. Ancak çingeneler ve onların tarihi hakkında biraz bilgiler öğrenmek istiyorsanız bu kitap sizin için olabilir ben özellikle o kısımları da sevdim. (Endülüs Emevi Devleti, İspanyollar sıklıkla geçiyor kitapta. ) Yazar aynı zaman da bir tarihçi olduğu için kitapta ufuk açıcı, önemli tarihsel ve kültürel bilgiler var.
Zeynep Kaçar'dan daha öncesinde "Kabuk" adlı romanını okumuştum konusu oldukça ağır, ama benim çok etkilendiğim, okuduğumda mahvolduğum bir kitap oldu. Keza bu kitap da öyle. Kadınları anlatmayı seviyor yazarımız ben de okumasını çok seviyorum. Yalnız adlı kitabında aslında doktor olan sonrasında bir tarikata katılarak tarikat şeyhi olan kocası tarafından eve hapsedilen bir kadın anlatılıyor. Feray, hepimizin bağ kurabileceği o kadın. Yazar hem tarikatların nasıl cahil, saçma sapan yerler olduğunu, insanların hayatını nasıl olumsuz yönde etkilediğini çok çarpıcı bir şekilde anlatmış. Özellikle tarikatların kadınların yaşamına olan dehşet etkisini daha bir ön plana almış yazar. Cahilce, akıl ve mantığa sığmayan bu uygulamalar yüzünden kadınların çektiklerini çok etkileyici bir dille aktarmış. Ancak Feray bütün kadınların intikamını alıyor adeta. Tüm yolları bu kadınlar için yürüdüm diyor bir ifadesinde. Ve başlıyor şarkısını söylemeye. Kitabın sonu bu anlamda bir ümit vaat ediyor. Benim inanılmaz beğendiğim bir kitap oldu, tavsiye ederim.
Çok çok beğendiğim bir kitap oldu. Konusu 15 yaşındaki Michael ile 36 yaşındaki Hanna arasındaki aşk ve bunun beraberinde Nazi dönemiyle ilgili mahkemeler, toplumsal olaylar anlatılıyor. Öncelikle ilişki tabiki tasvip edilemez yaş farkı olarak zira başlangıçta çocuk reşit bile değil ancak kitapta bu durum övülmüyor zaten, o yüzden ön yargı beslemeden okuyun lütfen. Hanna ve Michael karakterleri beni her anlamda çok etkiledi. Karakterlerin duygularını ifade ediş şekli harikaydı.
Yazarın dili çok başarılıydı yani çoğu sayfa başlı başına bir şiir gibi. Kitabın 2. bölümünde olan mahkeme sahneleri de çok etkileyici ve başarılı. Eğer akıcı, gerilimli, edebi yönü de kuvvetli bir metin okumak istiyorsanız kesinlikle öneririm. Beni çok etkileyen bir metin oldu, geri dönüp tekrar okumak isteyeceğim bir eser.
Ben kendimi bildim bileli kadınları anlatan, kadın duyarlılığını yansıtan; hikâyeler, şiirler, romanlar okumayı hep çok severdim. Tezer Özlü, Ayfer Tunç, Melisa Kesmez, Didem Madak, Virginia Woolf, Sylvia Plath gibi yazarlar beni çok etkilemişti ve hâlâ da etkiliyor. Onların eserlerini okurken kendimle özdeşleşiyorum adeta. Fakat kadın hakları ve
Müthiş bir klasik, bu sıralar okumak istediğim bir kitaptı, nihayet okuyabildim. Ve bu kitapla birlikte bilim kurguyu ne kadar çok sevdiğimi fark ettim. Kitap, cansız bedene hayat veren Victor Frankenstein adında bir bilim insanını anlatıyor. Marry Shelley, sade ama yoğun, akıcı, büyüleyici bir dille anlatmış kurgusunu. Kadın haklarının olmadığı bir zamanda, kadınların yazar olmasının bile pek mümkün olmadığı bir dönemde harika bir eser ortaya çıkarmış Marry Shelley. Tabi entelektüel, edebiyatla ilgisi olan bir aileye sahip olmasının da etkisi çok yüksek bunda. Ama ayrı bir gurur şüphesiz bizim için. Olaylar, karakterler çok güzel anlatılmış.
Klasik okumayı sıkıcı bulan arkadaşlara bile bu kitabı önerebilirim, herkesin çok beğendiği ve etkisinde kalacağı bir kitap olacaktır eminim.
İyi okumalar.
Frankenstein Ya Da Modern PrometheusMary Shelley · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202013,9bin okunma
Notre Dame’ın Kamburu uzun zamandır listemde olan halihazırda inanılmaz popüler bir kitap. Victor Hugo’dan daha öncesinde yine çok önemli, edebiyat dünyasında en tanınmış kitabı sayılabilen Sefiller ve daha sonra Bir İdam Mahkumunun Son Günü kitaplarını okumuştum. Bu kitabın ilk 100 sayfası ağır ilerliyor öncelikle ancak daha sonrasında müthiş bir kurgu ve akıcı bir hikâye okuyorsunuz. Güzellik ve çirkinlik arasındaki zıtlığı, aşkı, merhameti, şehveti ve tutkuları, bazı tutkuların insan hayatına ne gibi zarar verdiğini (Rahip Frollo örneğinden) müthiş bir dille aktarmış Victor Hugo. Her karakterle bağ kurabiliyorsunuz ister istemez. Bu kitap aslında bir nevi insan hikâyesi, panoraması.
Dante’nin İlahi Komedya üçlemesini herkes bilir, ben de ne zamandır okumak istiyordum İlahi Komedya’yı. Ancak başlamadan önce bu kitabı okumak istedim. Zira Beatrice ve Dante’nin tanışmaları, Dante’nin Beatrice hakkındaki ilk izlenimleri, keza onun hakkında yazdığı bazı soneler bu kitapta var. Kitap bir anlamda düz yazı ve şiirin harmanlanmış hali. Ki bizde buna "Mensur şiir" denir.
Beatrice ve Dante arasındaki aşk daha ziyade ilahi aşk gibi. Bizim Divan Edebiyatında da Leyla ile Mecnun arasındaki ilahi aşkı anlatır Fuzuli. Kitap beni çok etkiledi mi diye sorarsanız hayır yani şiirler öyle çok cezbetmedi beni. Belki İlahi Komedya’yı çok daha severim. Ancak Dante’nin üslubu, olayları anlatışını gerçekten etkileyici buldum.
Yazarımızdan okuduğum dördüncü kitap. Diğerleri kadar beni derinlemesine etkilemedi, bunun nedeni sanırım yazarın diğer kitaplarında kendimden daha çok şey buldum aslında bu kitapta da kendinden bir şeyler bulmak mümkün ancak bir kadın, boş dolaplar, olay adlı kitapları kadar değil benim için. Kitap (hastalıklı mı demeliyim) bir tutkuyu anlatıyor. Bir kadının bir adama ölçüsüz bir şekilde sevgiden çok tutku hissetmesi, onu beklemesini anlatan bir kısa otobiyografi diyebiliriz. Yazar, kendi hayatından anılarını anlatıyor her kitabında ve bu anılarını anlatırken mümkün olabildiğince nesnel, doğal ve etkileyici anlatabiliyor. Kanımca, Annie Ernaux bu yüzden sevilen ve başarılı bir yazar.
Beni inanılmaz etkileyen bir kitap oldu. Yazarın 3 kitabını okumuş olarak (Olay, boş dolaplar, ve incelemekte olduğum kitap bir kadın) beni kahreden, en çok etkileyen kitabı da "Bir Kadın" oldu. Annie Ernaux okuyanlar bilirler yazarımız içinde doğduğu sınıftan kopmuş, artık eğitimli bir kişi olduğundan ailesiyle arasına uçurumlar girmiş bir kadındır.(Bu ülkemizde muhafazakar aileler ve onların çocukları arasındaki uçurum gibi biraz.) Özellikle annesi ile. Bu kitap aslında bir kadının annesinin ölümünün ardından yazmış olduğu bir metin. Halk edebiyatında biz buna "Ağıt" deriz. Annie Ernaxuk gerçekten de müthiş dokunaklı bir dille annesini anlatmış, annesiyle geçirdiği anıları sade ama etkileyici bir şekilde yazmış. Her kadın içinde bir şeyler bulabilir bu kitaptan. Bu kitap bir anne ve bir kızın vedalaşması niteliğinde.
Tarih nasıl yazılır, tarih alanında akademik ilerlemek isteyenler için tarih medolojisi kapsamında okuyabileceği en ayrıntılı, en iyi çalışmalardan biridir. Genel okuyucular için pek uygun olduğu söylenemez, ancak tarihle ilgililerse olabilir ama bu kitap için tarihten çok tarih metodolojisiyle ilgilenmek lazım. Ben de okuduğum bölüm ile alakalı kitaplar okumak istediğim için öneri vasıtasıyla kitabı okudum. Kitapta bölüm bölüm tarih medolojisi ile ilgili her şey var. Genel tarih anlayışları, tarih yazımı, sanal kaynaklar, sanat tarihi, mimari tarih gibi bölümler yalın, akıcı bir dille anlatılmış. Kitabın sonunda ise değerli tarihçilerle yapılan röportajlar var. Hatta, içlerinde Halil İnalcık da var. Bu kısımda hangi tarihçi araştırmalarını nasıl yapıyor, kaynak araştırmalarını nasıl yapıyor bunları okuyorsunuz. Akademik tarihçiler için çok iyi bir kitap, kaynak.
Çocuk, köstebek, tilki ve at kitabının ben daha önce müthiş, tatlı bir animasyonunu izlemiştim. Kitabı okuduktan sonra yaklaşık 35 dakikalık animasyonunu izlemeninizi şiddetle öneririm. Ben çok beğenmiştim hatta bana kalırsa animasyon çok daha başarılı. Küçük prens’i sevenler eminim bu kitaba da bayılırlar. Yazar, bir dostluk hikayesi yazmak istedim diyor. Ama sadece dostluk hikâyesinden ibaret değil çok daha fazlası. Kendini sevmek, hayatı yaşamak, mutlu olmak, yardım istemek, kayboluş, yuvayı aramak, güç, zayıflık gibi temalara çok kısa ama etkili bir şekilde değiniyor. Filmini izlediğimde bazı yerlerde gözlerim bile dolmuştu belki önce kitabını, sonra filmini izlesem daha iyi olurdu ancak yine de ikisini de çok beğendim. Kitap okumaya ara verdiğiniz, kendinizi kötü hissettiğiniz bir dönemde sizin için mutluluk kaynağı olur. Kesinlikle öneririm.
Keyifli okumalar.
