Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Yagmur
Yagmur
@yagmurz
253 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Üç kadın, üç hayat, üç kıta...
Tek bir talep: özgürlük.
Saç Örgüsü: Üç tutamı, üç parçayı birbirine dolayarak birleştirme işlemi.
İtalya, Kanada ve Hindistanda yaşayan 3 farklı kadının hayat hikayesi...
Smita, kast sisteminin bile altındaki bir sınıfa mensup. Kocası ve kendisi belli bir geliri olmaksızın fare yakalayacısı ve dışkı toplayıcılığı
Bu zamana kadar okuduğum en ilginç otobiyografiydi... Annesinin evde sınırlı eğitimi hariç hiçbir eğitim görmemiş bir kızın Harvard'a kabul almasını, doktora yapmasını okuyoruz. Hızlı mı başladım biraz? :)
Tara, Mormon bi ailede büyümüş bir kız, abileri ve kız kardeşi gibi. Yetiştirilme şekli hiç bize benzemiyor. Mormonlar hala kahve bile
Alper Canıgüz'ün ilk, benim ise ondan okuduğum 2. romanı. Nasıl oldu bilmiyorum ilk kitabını elimden bırakamayınca hemen bunu da aldım. Şimdi diğerlerini de alacağım. O kadar sevdim... Geç tanışıp kalemini çok beğendiğim biri oldu.
İki kitabının da absürd bir yanı var, ilk okuduğum daha bir favorim ama bu da başlangıç için güzel bir kitap. Adından da anlaşıldığı gibi rüyalar aleminde geçen bir kitap... Romantik komediliği konusunda bir şey diyemiyorum. :) Ama konusu çok ilginç ve anlatımı bir o kadar akıcı. Sürekli aynı rüyayı görseniz ne yaparsınız? Aynı da değil aslında; uyuduğunuzda rüya yerine birinin günbegün hayatını gördüğünüzü. Bu baş karakterde psikolojik bir rahatsızlığa sebep oluyor ve başlıyor araştırmaya... Bir psikoloji profesörünün bile bilemediği kadar da bilinçleniyor. İşte profesörle karşılaştığı noktada işler hareketleniyor, dünyalar karışıyor. Benim çok eğlendiğim bir kitap oldu ama tabi favorim hala Oğullar ve Rencide Ruhlar :)
Okur Takip Önerileri
Açıkça belirtmek gerekirse kötü bir kitap değil ancak diğer okuduğum vegan kitapların yanında biraz sönük kaldı. Aslında tekrara da düşmemiş ama dil akıcı değil, söylenmek istenen çok uzatılarak anlatılmış. Bu da bu kitaba uzun zaman ayırmama sebep oldu.
Kitap 6 bölümden oluşuyor. Genel olarak nasıl harekete geçileceğine odaklanılmış. Vegan
Okuduğum en etkileyici kapitalizm eleştirisiydi... Yaşadığı yerden ekonomik sebeplerle göç etmek zorunda olan bir ailenin hikayesini okuyoruz. Bankalar ve tüccarlar arasında ezilen bir halk. Bu sebeple de uzun yıllar yasaklıymış o topraklarda; halk uyanıp ayaklanmasın diye...
Bankalar Oklahamalıların topraklarını zorla alır ve Oklahamalılar Kaliforniya'ya göç etmeye başlarlar. Büyük buhran döneminde yolculuk da oldukça zordur. Göç ediyorlar ama kimi zaman bir arpa boyu yol gidecek paraları bile yok ailenin. Bu yoksulluk ortamında insanın içini buran bir kitap. İnsanların barınacak bir yer bulması, yemek bulması öyle gerçekçi işlenmiş ve merak uyandırıcı ki o iç sıkıntısına rağmen okumaya devam ediyorsunuz; bir yandan bitmesin isterken.
Kalın bir kitap olmasına rağmen Steinbeck akıcılığı hiç kaybetmemiş. Köylülerin öfkesini ve çaresizliğini gerçekten hissettirmiş.
Çok fazla kişisel gelişim kitabı okumam ama bu kitabı gerçekten sevdim. Daha önce Doğan Cüceloğlu kitabı okumamıştım dili hep mi böyledir bilemiyorum. Oldukça akıcı ve betimlemelerle dolu bir kitap. Yani safi insana anlık bir "gazveren" bir üslupla yazılmamış.
Bir seminer sonrası Doğan Cüceloğlu'na bir öğretmen soru soruyor... O öğretmen bu kitaba vesile oluyor. Hayat amacını, öğretmenlik isteğini kaybetmiş mesleğinden soğumuş bir öğretmen Arif Bey. Doğan Bey ile görüşmeleri, yolculukları, görüşme günlerine hazırlanışları. Kısaca hikayeleştirilmiş bir kişisel gelişim kitabı. Bölüm bölüm Arif Bey'in sıkıntısını tahlil ediyor ve hepimize dersler veriyor, anlamlı ve coşkulu bir yaşam için. Uyanış, niyet, sorumluluk, ölüm bilinci, değişim gibi... Diyaloglardan oluşan kitap okumayı kolaylaştırıyor ve okuyucuya düşünme payı bırakıyor. Bu sebeple ben çok sevdim ve okumanızı tavsiye ederim.
Bilim kurgularla hiç aram yok ama feminist bir ütopya mı? Hemen okumalıyım! Gerçekten sadece kadınlardan oluşan bir ülke nasıl olurdu? Merak uyandırıcı...
3 bilim insanının yıllardır çeşitli söylentiler duyduğu Kadınlar Ülkesine gezi planlamasıyla hikaye başlıyor. 3ü de erkek ve işlerin nasıl yürüdüğü, nasıl erkek olmamasına rağmen üremenin gerçekleştiği, kaosun olup olmadığı gibi sorular akıllarda o "tehlikeli" coğrafyaya bir şekilde varıyorlar ve macera başlıyor. Kadınlar bir ülkeyi nasıl yönetsin, birbirlerini kıskanıyorlar, ekonomi-siyaset bilmiyorlardır... derken gerçek dünyadan bambaşka bir yerle karşılaşıyorlar. Her şey cennetin yansıması gibi... Suç yok, suçlu yok. İş bölümü ve yardımlaşma hakim. Önce inanmıyorlar ama gerçek bu. Tabi ütopya olduğu için fazla uç olaylar var. Bu ülkenin tüm erkekleri savaş sonucu hayatlarını kaybediyor, doğan bebekler de hep kız çocuğu.
Eğlenceli ve akıcı bir kitaptı genel olarak ama bence eksik noktası, her konudan kısa kısa bahsedip diğer konulara atlaması, yüzeysel kalmasıydı. Toplumsal cinsiyet, ekonomi, hayvancılık, annelik... Feminist bakış açısıyla bakıldığında çok fazla fark ve sömürü var yaşadığımız düzende. Yazar da hepsine bir anda değinmek istediği için kısaca toparlamaya çalışmış :)
"Size okumak zor gelirse eğer, şöyle düşünün; Okumaya, görmeye dayanamadıklarınızı kadınlar yaşıyorlar."
Yaşasın Kadınlar kısa bir kitap olmasına karşın 10 gündür elimdeydi. Sebebi belli: okuması zor. Bu 10 günde kim bilir duymadığımız kaç kadın hayatını kaybetti. Daha bu sabah Derya Elbasan haberini gördüm. Karşısındakinin silahı tutukluk yaptığı için Derya şuan hayatta.
Kitapta Gülsüm Kav onlarca şiddet mağduru kadından bahsediyor. Duyduğumuz, duymadığımız, adalet için meydanlara çıktığımız kadınlar... Hatırlarsınız Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Şule Çet. 2019'un en çok aranan ismi Emine Bulut...
Halk artık çocuklarına ölen kadınların isimlerini veriyor, yürüyüşler yapıyor, adalet bekliyor... Ama gereken caydırıcılık bir türlü sağlanamıyor, indirimler artıyor. Polis binlerce kadının koruma talebini ciddiye bile almıyor. Asiye Ülkü ve Ferdane Çöl'ün korunma talebine karşın polislerden aldığı yanıt "Çok geliyorsun, A4 kağıtları bitiriyorsun, ölsen de kurtulsak." İkisi de öldü, biz haberlerini okuduk.
Bu uzun bir konu; kitap özelinde konuşacak olursak, Gülsüm Kav İstanbul Sözleşmesinden, yasalardan, kadınları güçlendirme politikalarından, mücadele yöntemlerinden, feminizmden uzunca bahsetmiş. Kitaplıkta mutlaka bulunması gereken bilgi dolu, yol gösterici bir kitap. Keşke kimse ihtiyaç duymasa...
Bu kadar kısa bir romanın bu kadar anlam dolu olması... Nasıl mümkün olabilir? İvan İlyiç, şanslı sayılabilecek bir adam. İstediği işi elde etmiş, istediği çevrede kabul görmüş, istediği kişiyle evlenmiş, güzel bir evde yaşıyor. Çoğumuz için mükemmel bir hayat tanımı olabilir. Onun için de öyle.
Yıllar geçiyor. Çocuklar büyüyor. Her şey tıkırında giderken, dostlarla eğlenceler sürerken İvan İlyiç hasta olduğunu öğreniyor. Kabullenmese de bu hastalık onu günden güne güçten düşürüyor. Hasta yatağındaki İvan'ın düşüncelerini, pişmanlıklarını okuyoruz. Mükemmel hayatı yaşıyor gibi görünmek uğruna feda ettiği günlerini... Ki bu hastalığın onu bulma sebebi de bir o kadar ilginç. O zengin tebaaya ait görünmek için güzel bir ev buluyor. Evin her detayını kendisi planlıyor, dekore ediyor. Ama muhteşem perdesini asarken merdivenden düşüyor. Bu onda bir iz bırakıyor ve sonradan ortaya çıkıyor. Öyle bir ruh hali ki hasta yatağında herkesin ona yeterince istediği ölçüde acımadığını bile düşünüyor. Bir gün umut doluyken, bir gün ağrı kesicilerle yaşıyor. Ailesini kendinden uzaklaştırıyor. Kendini dışarıya kapatıp yaşadığı hayatı, buna değip değmediğini sorguluyor. Sonunda da koltuğunda yalnız başına son nefesini veriyor...
Vegan olmak isteyenlerin okuyabileceği, giriş niteliğinde bi kitap... Mark Hawthorne gerçekten güzel ve detaylı bir araştırmayla iyi bir kitap yazmış. Benim için, diğer okuduğum kitapları göz önüne aldığımda, biraz tekrara düştü. Ama yine de okuması keyifliydi. Naveganların sorularını yanıtladığı soru cevap kısmı da oldukça tatmin ediciydi.
Bu kitabı görür görmez hemen sepete attım. Eğer siz de ilk kez görüyorsanız öyle yapın :) Kitap çeşitli bölümlerden oluşuyor. Yazar, aktivist, gazeteci vb. kadının feminizm denemeleri diyebiliriz. Tabi bu şöyle bir sorun oluşturuyor: Dil her zaman çok akıcı değil, yazan kişinin anlatım tarzı size zor gelebilir. Bana bir iki denemede öyle gelmişti. Çok fazla insan ve hayata tanık oluyoruz. Neden ve nasıl feminist olduklarını, aile yaşantılarını, yaşadıkları zorlukları ve önyargıları birkaç sayfada toparlamaya çalışmışlar. Güzel bir derleme olmuş. Tabi benim en çok etkilendiğim trans bir kadının kaleme aldığıydı. Yıllarca kadın olmak için uğraşıp, ameliyatından bir gün önce tecavüze uğramış olması gerçekten nasıl bir tesadüf dedirtiyor insana.
Ayrıca kitabın son bölümünde ileri okumalar kısmını da çok beğenmiştim, ta ki çoğunun türkçe baskısının olmadığını görene kadar. :)
Kısaca okunmaya değer, eğlenceli ve öğretici bir kitaptı. Nerede yaşarsa yaşasın kadına bakış açısının da benzer olduğunu bana göstermiş oldu
"Babanın kutsal bir taştan söz ederken ne demek istediğini nihayet anlıyorum. Hayatının son günleriydi. Sen bir kez daha cepheye gittiğin için ortalarda yoktun. Birkaç ay önce, bu kurşunu yemenden hemen önce baban hastalanmıştı ve benden başka onunla ilgilenecek kimse yoktu. Aklını sihirli bir taşa takmıştı. Siyah bir taşa. Hiç durmadan ondan
Zor ne yazsam... Okumak da, üstüne düşünmek de, empati kurabilmek de. Her iki tarafla. Bu kitapla bir kitapçıda tesadüfen karşılaştım. Ve beni kendine çekti. Çok iddialı bir kitap. Ama doğru, evet konuşmamız lazım.
Kitabın yazarı da bir tecavüz mağduru. Ve memnun hayatından... Mağdurların hep hayatının mahvolduğunu düşünürüz ama hep böyle olmak zorunda değil. Bunu aşan ve hayatına devam eden insanlarla dolu dünya. Bu durumu küçümsemek için söylemiyorum. Evet çok zor bir durum. Kendi rızan dışında, ve suçlu olarak seni görebilirler. Bir sürü bahane sıralayabilirler. O saatte dışarıda ne yapıyordu? Sarhoş değil miydi? Neden mini etek giymişti? Ne bekliyordunuz ki? Bu cümleler hepimize tanıdık. Dünyada da aynı argümanlar mağduru haksız çıkarmak için kullanılıyor-muş.
Yazar, kitapta birçok mağdurdan bahsediyor. Onların yaşadığı travmalardan, üzücü deneyimlerinden, nasıl gerçekleştiğinden, ne hissettirdiğinden... Kendininkini de anlatıyor. Çeşitli araştırmalar ve mahkemelerden bahsediyor.
Kesinlikle okumak ve üstüne düşünmek gereken bir kitap. Umarım şimdiye kadar kitabı duymadıysanız da merak uyandırmıştır. Ve bir de bu çerçeveden bakarsınız: İnsan bunu yaşamayı hak ediyor mu?
Bu kitap hakkında diğerleri gibi olumlu bir yorum yapamayacağım. Ya ben kitabı anlayamadım :) ya da olumlu yorumlar karşısında beklentim fazla yükseldi ve karşılayamadı.
Evet bir tatil yerinde geçiyor kitap ve polisiye havasında ilerliyor. Nahoş bir durumla karşılaşan tatilcilerin tek tek tepkilerini ve birbirlerinden şüphelenmelerini okuyoruz. Bu durum kitabın sonuna kadar sürüyor. Ayrıca anlayamadığım kısım Metin ve Toygarın diyalogu. O bölümde ne gereği vardı diye düşünmeden edemedim. Bir şey anlatılmak isteniyor ama çok havada kalmıştı bence. Ozan karakterini de pek anlayamadım. Barbar bir yönü var ve kendini çözmeye çalışıyor sanırım...
En sevdiğim karakter Eda oldu benim de çoğu kişi gibi. Nokta atışları ve açık sözlü birisi. Susturulan kadınlar adına, kendini ve hemcinslerini susmadan savunuyor :) Sevgilisi bile kimi konuda susmasını talep ederken. Kitapta da altını çizdiğim çoğu kısım Eda'nın cümleleri...
Sonuç olarak pek tavsiye edip önereceğim bir kitap olmadı. Ama yeni dönem Türk yazarlara pek aşina olmadığım için de böyle düşünüyor olabilirim.
Gerçekten çok garip bir aile! İki performans sanatçısının çocuklarını kendi gösterilerinde yıllarca kullanmasını anlatıyor kitap. Bir geçmişi, bir günümüzü okuyoruz. Çocuklarının istem dışı bu projelerde yer alması onların psikolojisini nasıl etkiliyor? Hayatlarını nasıl etkiliyor? Çok akıcı bir kitap özellikle kaybolma olayından sonra okuyucuyu içine sürükluyor ve o arama çalışmalarında buluyorsunuz kendinizi.
Bizim kültürümüze oldukça uzak bir hikayeydi. Ebeveynler bizde çocukları öncelerken, bu hikayede tam tersi! Her şey ebeveynlerin istediği şekilde ve sanat sanat içindir anlayışıyla ilerliyor. Ses getirecek ve ilginç bir gösteri için çocuklarının hayatını sabote eden bir aileydi kısaca Fang ailesi. Babanın zorba karakterini, çocukların sevgi açlığını, annenin pasif karakterini sanırım hiç unutmayacağım bu kitapla ilgili. Yine de ilginç ve yeni bir konu, eğlenceliydi okuması.
