Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir yargı değil bu içimdekiler Kazananı belirsiz bir çelişki halindeler Dipsiz bir kuyuya teslim ederler Yüreğimdeki çelik zırhlı mahkemeler
Yargı kesin Acı duymak ruhun fiyakasıdır.
Reklam
[...] Clare psikologların kitaplarını ve vaka analizlerini okumuştu. Ama bu kadar titiz ve yoğun bir okumadan sonra düşüncelerini ifade eden sözcükler şunlardı: öyle bile olsa, öyle bile olsa. Kitaplarda pek çok basmakalıp çözüm önerisi vardı ama korku yoktu, pek çok sınıflandırma vardı ama saygı yoktu; pek çok yargı vardı ama sevgi yoktu. Annenin veya babanın olması veya olmaması, en küçük veya en büyük evlat olmak, zengin veya yoksul olmak, yalnız veya çok sosyal olmak gibi bir ipucu, akıllı bilimadamını hemen mıknatıs gibi kendine çekiyor ve önyargılarına göre, şaşmaz bir kararlılıkla doksan dört numaralı çözüme yönlendiriyordu, zira herkes bilirdi ki nevrozlar insanın kulaklarının büyük olmasından veya, misal, babasının ufak tefek olmasından kaynaklanırdı. Clare bir süre sonra her bir hasta öyküsünün hangi teşhise yol açacağını hiç şaşmadan tahmin edebilir hale geldi. Yavaş yavaş, hayal kırıklığıyla, bu kitaplardan soğudu. Ruhları böyle bir özgüvenle yaftalamaya kimin hakkı vardı? Kim umursamadığı insanların ıstırabına sahip çıkabilirdi?
Sayfa 101 - metisKitabı okuyor
Sosyal adalet, yargı adaleti ve ahlaki adalet kavramlarıyla beraber aile hukukunda da bir adalet sistemi vardır. Bunun için eşlerin "iki kişilik" düşünmesi gerekir. Tarafların hem kendi yaşantılarını istedikleri gibi şekillendirmeye, hem de evliliği sürdürmeye çalışması aile hukukunu bozar. Bu ne­denle evlilikte olaylara bir hakim, bir savcı, bir avukat gibi yaklaşmamak; haklının ortaya çıkması için çalışmak gerekir.
Modern sistemin üçlü sacayağı "yasama, yürütme, yargı" = "üç maymun"
Refahımız ve sıkıntılarımızla ilgili şeyleri salt kavramlarla ve in abstracto¹ hareket eden yargı gücüyle, sade ve soğukkanlı düşünüşle ele almamız gerekir. Hayal gücü bunlara yaklaşmamalıdır. Zira yargıda bulunamaz. Bize bir imge gösterir. Ve bu da ruh halini daha da işe yaramaz ve çoğunlukla da rahatsızlık verecek şekilde harekete geçirir. - Demek ki: Hayal gücü dizginlenecek! 1. (Lat.) Soyut olarak. (Ç.N.)
Reklam
Emirle Gelen İdam Kararı
16 Temmuz 1972’de Genelkurmay Başkanı yayımladığı genelgede anarşistler asılacak dedi.Meclis hakka hukuka aykırı bu emir doğrultu. şunda davrandı.Egemenlik darbecile rin elinde idi.Yargı bağımsızlığı ise ayaklar altındaydı.Darbeciler hem yasa koyuyor,hemde yargılıyorlardı.
Sayfa 116 - AykKitabı okudu
Bizim ahlak sorunumuz, insanın kendisine karşı kayıtsızlığıdır. Bu, bireyin önemine ve biricikliğine ilişkin duyguyu yitirmiş ve kendimizi kendi dışımızdaki amaçların araçları yapmış olmamız, kendimizi bir eşya olarak görmemiz ve kendi güçlerimizin bize yabancılaşmış olması olgusunda ortaya çıkan bir durumdur. Kendimiz de, komşularımız da birer eşya haline gelmiş bulunmaktayız. Bunun sonucu, güçsüzlüğümüzü hissetmemiz ve bu güçsüzlüğümüzden ötürü kendimizi aşağılamamızdır. Kendi gücümüze güvendiğimiz için insana, kendimize ve kendi gücümüzün yaratabileceği şeylere hiçbir inanç duymamaktayız. Kendi yargı gücümüze güvenme yiğitliğini göstermediğimiz için insancı anlamda bir törelbilincimiz de yoktur.
Sayfa 261Kitabı okudu
İnsan, doğruluğu bilmeye ve sevmeye gücü olan bir varlıktır. Ama eğer o, (yalnız bedeni değil tüm varlığı) daha üstün bir güç tarafından tehdit edilirse, zavallı ve korkan bir varlık haline getirilirse anlığı etkilenir; işlevleri bozulup felce uğrar. Gücün felç edici etkisi yalnızca uyandırdığı korkuya değil, eşit ölçüde örtük bir vaade de
Sayfa 260Kitabı okudu
Günümüzde bir robot gibi eylemde bulunan ve duyan bir kimseyle tanışabiliriz. Onun gerçekten kendisinin olan bir şeyi hiçbir zaman yaşamadığını anlarız. O kendisini bütünüyle, 'olması istenen kişi' olarak düşünür ve duyumsar. Böyle birinde kahkahaların yerini gülümseme, bildirişimsel konuşmanın yerini anlamsız gevezelik, gerçek üzüntünün yeriniyse donuk bir umutsuzluk almıştır. Böyle biri için iki yargı verilebilir: Biri, onun tedavi edilemez gibi görünen bir kendiliğindenlik ve bireysellik eksikliği çektiğidir. Onun aynı zamanda temelde aynı durumda olan binlerce başka insandan farklı olmadığı da söylenebilir. Bu eksiklik için sağlanmış olan kültürel kalıp, bu gibilerin pek çoğunda bir nevrozun patlak vermesini önler. Ama bazılarında kültürel kalıp işlevini yerine getirmez ve eksiklik oldukça yeğin bir nevroz şeklinde ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda nevrozun apaçık bir şekilde patlak vermesine kültürel kalıbın engel olamaması ya patolojik güçlerin daha yeğin olmasının ya da kültürel kalıp onların sessiz kalmalarını istediği halde, savaşmaya kalkışan sağlıklı güçlerin bir sonucudur.
Sayfa 236Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.