Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Günümüz hukuk sistemi, yargı önüne çıkan suçlu için şu soruyu sorar: Bu kişi, suçundan sorumlu tutulabilir mi? Whitman ya da Alex’inki gibi davalarda, keza bir Tourette hastası ya da uyurgezerin yargılandığı davalarda, sistem “hayır” yanıtını vermektedir. Ama gözle görülür bir biyolojik sorununuz yoksa, yanıt “evet”tir.
Sayfa 277Kitabı okudu
Bedensel kıskançlık, insanın kendisi hakkındaki bir yargı olduğu kadar hayal gücünün de bir sonucudur. Aynı koşullarda sahip olduğumuz kötü düşünceleri rakibe de mal ederiz. Çok şükür ki, aşırı zevk hayal gücünü de, yargı gücünü de zayıflatır.
Reklam
Yargı kesin: Acı duymak ruhun fiyakasıdır kin, susturur insanı; adına çıdam denir susulunca tutulan çetele simsiyahtır o siyah öcalmakçasına gür ve bereketlidir
Bir suçlu, yeni işlediği bir suçtan dolayı yargı önüne çıktığında, hukuk sistemi, onun bu suçtan ne ölçüde sorumlu olduğunu bilmek ister. Suçun sorumluluğunun temelde onun üzerinde olup olmadığı, ne de olsa nasıl cezalandırılacağını belirleyecektir.
Sayfa 250Kitabı okudu
“Nereye baksam, ne düşünsem, ne bir tanrı ne bir yargı, yalnızca ben kendim. Benim kendim hakkımdaki yargımı yaratan kim; ölüme kadar uzanan, hatta onu da aşan katılıktaki bu yargıyı?”
Reklam
Eleştirmek ne demek? "Ben seni olduğun gibi kabul etmiyorum" demek. Yargının olduğu yerde, sevgi olmaz. Çünkü sevginin özünde koşulsuz kabul vardır. Örneğin, denizi seviyorum dediğinizde, denizi değiştirmek hiç aklınızın ucundan geçmez. "Allah kahretsin birazcık daha mavi olsaydı" demezsiniz. Ama çocuk için bunları kullandığınız an, yani yargıladığınız an, koşullu sevgi başlar. Yargı, koşul koyar. Rekabet ve ödül de bir yargı ortamı yaratır ve kişi kazansa da kaybetse de kendisini değersiz hisseder.
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Genç bir polis memuru kanunlan istediği gibi ihlal edebilirken boşanan kadınları koruyan bir kanun çıkartmanın faydası nedir? Yargı, bağımsızlığını kaybedip diktatörün istediği gibi at koşturduğu bir alana dönüştüyse bir kanun değişikliğinin ne önemi olabilir? Küçük çocukları müşkül durumdaki ailelerine destek olabilmek için çalışmak zorunda bırakan yoksulluğun kökü kazınmadan çocuk işçiliği bitirilebilir mi? Diktatörlüğün alametifarikalarından yolsuzluk ortadan kaldırılmadan yoksulluk biter mi? Yarı zamanlı kampanyalar beyhude girişimlerdir; bir entelektüele bir konuda rol oynayıp vicdanını rahatlatma fırsatı vermekten öte anlam taşımazlar. Gerçek bir toplumsal ve kültürel değişim ancak gerçek bir demokratik değişimle mümkün olabilir.
Sayfa 81 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
"Benim tezim, bütün halkların, bütün kültürlerin birbiri hakkında ön yargılara sahip olduğudur. Eğer bir gün bu ön yargı kelimeleri, yani Avrupa dillerindeki barbar, Japon dilindeki gaijin, Müslümanlardaki kâfir, Almanlardaki Ari olmayan gibi ön yargı sıfatlarını kaldırabilirsek, amacımıza ulaşabiliriz. Amaç nedir derseniz, bence tam olarak şudur: İnsanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din, milliyet, cinsiyet, renk, cinsel tercih, siyaset gibi birtakım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışı."
Sayfa 46 - İnkılap kitabeviKitabı okuyor
Reklam
Birisini sevmek yalnız güçlü bir duyguyu kapılmak değildir;bir karardır,bir yargıdır,bir söz vermedir.Sevgi yalnızca duygudan oluşsaydı birbirini ölünceye dek sevmek için söz vermek gerekmezdi.Duygular gelip geçicidir.Eyleme yargı ve karar karışmamışsa o duygunun ölünceye dek süreceğini nasıl bilebiliriz?
Konuşurken, başlanılan cümle neden mutlaka bitirilmek istenir; ifadeyi tamamlayıp bir yargı oluşturulacağına yarım bırakılıp düş gücünün dolgu malzemesi özelliğinden yararlanılması daha akıllıca değil mi?! Ya da...
İntikam soğuk yenen bir yemektir!!!
Sayfa 355Kitabı okudu
“Süprüntü mü? Amma yaptınız...”
“Şu bakımdan süprüntü... Bir devlet müzesinin değerini kat kat artıracak bir tabloyu satın alıp duvarınıza asmışsınız da, yıllardır bir kere bile bakmamışsınız. Daha korkuncu, bakmışsınız da hiçbir şey anlamamışsınız. Koca bir salon dolusu kitaplarınız var, duvarları kaplamış baştan başa... Hepsi maroken ciltli... Çoğu tek kalmış dünyada...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.