Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sultanın ölümü
Ölüm vakti gelip çattığında bana seslendi ve şöyle dedi, "Hasan Can bu ne haldir" "Ben kulu ona söyledim ki sultanım Allah'a yönelip onunla birlikte olma vakti gelmiştir." Bunun üzerine buyurdu ki " Ya sen bizi bunca zamandır kiminle bilirdin. Allah'a yönelişimizde kusur mu gördün." Ben dedim ki haşa bir an bile Allah'ı anmakta gaflet içinde olduğunuzu görmedim. Ama bu zaman ötekilere benzemez bundan dolayı ihtiyat olsun diye dedim". Bir süre geçtikten sonra Yasin suresini okumamı buyurdu. Bunun üzerine bir kere Yasin'i okuyup tamamladım. Benimle sureyi tekrar ediyoredu. İkinci defa "Selamun kavlen min Rabbin rahim" ayetine geldikte gördüm ki mübarek dudakları sözü edilen ayeti okur gibi kıpırdanıyordu ve sağ şehadet parmaklarını kaldırıp geride kalan parmaklarını sıkıp güçlü elleri ellerimde olup kolunu sıyırıp nabzını tuttum. Hekim başı Ahi Çelebi orada benim yaptıklarıma bakıyordu. Çabamı görünce "Henüz yaşıyor, niye böyle acayip davranıyorsunuz" diye beni azarladı. Ben de dedim ki "Hekimlik bir durum artık kalmadı, cevherimiz artık elden gitti."
Sivas-Bozok yöresinde Şah Celal oğlu Şah Veli adlı birinin ortaya çıkıp yeni karışıklıklara yol açtığı haberi ulaşmıştı. Bölgedeki Şah İsmail yanlısı birçok kişi onun yanında toplanıyordu. Ebulfazl Mehmed Efendi bu hususta şöyle der: Turhal kalesi civarında korkunç ve derin bir mağaraya yerleşti. Çoğunluğu İsmailliye Rafızilerinden ve mülhitlerden olan yöre halkı onun durumunu öğrendi. Artık her gün işsiz güçsüz kimseler onun yanına gelip ona sorular sorardo. "Mesken olarak burayı neden seçtin." Diye soranlara , "Burası evliyanın makamıdır" diyordu. "Biz burayı kendi başımıza seçmedik , abdallar ehli gayb Mehdi'nin pek yakında bu mağarada çıkacağına dair bana taahütte bulundular, zaman yaklaşmıştır", diyordu. Birçok kimse ona biat etti. O da kendisini Mehdi taraftarı olarak tanıttı. Bazıları ona yönelerek rüku ve secde etmeye bile başladı. Anadolu diyarında büyük bir fitne çıktı, öyle ki on iki gün içinde çoluk çocuk, kadın erkek elli bin kişi ona tabi oldu.
Reklam
Çirkinim. Usandım tek başıma türküler çağırmaktan Biliyorum güzel değil gözlerim, dudaklarım
Şah İsmail'in , Selim'e Mektubu
Sen ülkelere, insanlara, Mısır'a sahip oldun, Hadimü'l Haremeyn'sin. Sen asrın İskender'isin, aramızda geçen düşmanlık artık tekrarlanmasın. Sen ülkene dön, ben de ülkeme döneyim, Müslümanların kanlarını dökmekten sakınalım, ne istersen onu yaparım.
Üç ay geçti Venedik beylerinin adamları gelip mektup getirdiler. Bu haber kafir memleketlerine eriştiğinde demişler ki Sultan Selim Han Acem ev Arap memleketlerini feth etti. Şimdi sıra bizim memleketimize geldi. Onunla karşılaşmak ve savaşmak için gücümüz yetersizdir. Zaruri ona tabi olalım diye ünlü frengistan hükümdarlarından sekizi bir araya gelip hediyeler ve üçer yıllık haraçlarıyla elçiler tayin etmişler.
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin PKK ile mücadelesine tüm Kürtlere yönelik bir hareket saymak ne kadar mantık dışı ve gerçek dışı olursa, yavuz padişahın o günkü harekatini tüm Alevilere karşı saymak da aynı derecede mantık dışı ve akıl dışı olur.
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı'da heykelcilik neden gelişmedi
Osmanlı heykel dikmek yerine ebedî âbideler dikmeyi seçti. Muhitini baştan başa çeşmelerle, kubbelerle, sebillerle, köprülerle, hanlarla, kervansaraylarla, aşhaneler, bimarhanelerle süsleyip, bunların bekası için vakıflar vücuda getirdi. Onun nazarında ebedileşmenin ölçüsü faydasız bir heykel yontmak değil, bir mâbede imza atmak ya da insanlığın hayrına hizmet edecek bir medreseye kubbe çakmaktı.
Sayfa 184 - Nesil
Saraybosna, şimdi bizim için de bir sımsıcak türküdür, bir hazin ağıttır. Yüzyıllardan beri Türk'ü dile getiren bir yanık türkü. Avrupa'da yıkılmaktan kurtulan köprülerimizden bazılarına, 20. yüzyıl sanat tarihçileri hep hayranlıkla bakıyorlar. Yugoslavya'da Mostar Nehri üzerine en zarif ölçülerle kondurulan Mostar Köprüsü, Türk'ün sanat şaheserleri arasında. Fransız yazarlardan A. Poullet, Mostar Köprüsü için şunları yazmış: "İnşasının, emsaliyle mukayese kabul etmez cür'eti karşısında sarsıldım. Venedik'in mimarî harikası sayılan Realte'den bile genişti." Avusturyalı yazar Michel'in duygularıysa şöyle: "Taş kesilmiş bir hilâl... Bütün dünyada eşi olmayan bir şaheser!"
Sayfa 14 - Yakın Plan YayınlarıKitabı okuyor
İnce ağrılar gibisin bir bilinmez yerimde.
Bir gün baksam ki gelmişsin..
Bir gün baksam ki gelmişsin.. Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar. Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik Saçlarında ilkbahar.. Bir gün baksam ki gelmişsin... Gülüşünde taze serin bir rüzgar Ellerin yine eskisi kadar güzel Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar... Bir gün baksam ki gelmişsin... Hasretin içimde sonsuzluk kadar. Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz. Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Ne yüzünde bir gölge, ne dilinde sitem var. Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm Benim olmuş dünyalar...
Reklam
Konuşamıyorsam, susuyorsam, gidemiyorsam Seni sevdiğim içindir.
Çirkinim. Usandım tek başıma türküler çağırmaktan Biliyorum güzel değil gözlerim, dudaklarım
Gülünce içimde rengârenk güzel, Güller açılırdı iri.
Ebu Leheb idiler, Vahşi idiler sanki Her biri bir Allahsız, Peygambersiz gardiyan.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.