Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Azmî-zâde Hâletî Efendi

Azmî-zâde Hâletî Efendi
0.0/10
0 Kişi
0
Okunma
2
Beğeni
1.269
Görüntülenme

Hakkında

17. yüzyıl Osmanlı âlim ve şâiri. Pîr Mehmed Azmi Efendinin oğlu olduğundan Azmizâde diye bilinir. 1570 yılında İstanbul'da doğdu. Asıl adı Mustafa olan Hâletî, iyi bir medrese tahsîli görerek yetişti. Hoca Sa’deddîn Efendiden icâzet (diploma) aldı. Yirmi bir yaşında iken kırk akçe maaşla Hâce Hâtun Medresesi müderrisliğine (hocalığına) tâyin edildi. Birçok medresede ve Sahn-ı Süleymâniye’de müderrislik yaptıktan sonra 1602’de Şam, iki yıl sonra daKahire kâdılığına (hâkimliğine) tâyin edildi. Mısır Emîr-ül-Ümerâsı Hacı İbrâhim Paşa, asker isyânı netîcesinde şehid düşünce onun yerine geçti. Fakat asâyişi temin edemediği için azledildi. İki yıl açıkta kalan Hâletî, 1606’da Bursa kâdılığına getirildi. Bursa’nın, Kalenderoğlu tarafından kuşatılarak yağma edilmesinden sonra şehirden ayrılmak mecbûriyetinde kaldı. 1611’de Edirne kâdısı olan Hâletî, Yahyâ Efendinin yerine İstanbul kâdılığına getirildi. Daha sonra Mısır kâdısı oldu. Sultan IV. Murad’ın cülûsundan (tahta geçmesinden) bir ay sonra Anadolu kazaskerliğine getirildi ise de bir yıl sonra ayrılmak mecbûriyetinde kaldı. 1627 yılında Rumeli Kazaskerliğine tâyin edilen Hâletî, bir yıl sonra Silistre arpalığı ile emekliye ayrıldı. 1631 yılında İstanbul’da vefât etti. Sofular’da evinin karşısında tâmir ettirdiği mektebin bahçesine defnedildi. Meslekî hayatı yüksek mevkilerde geçmekle beraber, gerek devrinin içinde bulunduğu sosyal, idari ve siyasi durum; gerek idare kabiliyetinden mahrum olması, gerekse bazı ters işlerin neticesinde bu mevkîlerde uzun süre kalamamıştır. Talebesi olan Atâî, Şakâyık Zeylinde onun hakkında; “Doğru, çalışkan, ilme ve kültüre son derece düşkün, geniş bilgili, cömert, iyi niyetli, sözü, sohbeti dinlenir bir zât idi.” demektedir. Devrinin ileri gelen âlimlerinden olan Hâletî Efendinin ölümünden sonra evindeki kütüphânede bilfiil okunup kenarlarına not konulmuş, açıklamalar yapılmış üç-dört bin eser bulunmuştur. Âlimliği yanında, diğer meşhur bir yönü de şâirliğidir. Hâletî, gazel ve kasîdelerinden çok, rubâîleriyle tanınmış bir şâirdir. Özel ve meslekî hayatında karşılaştığı acılı hâdiseler ve hayâl kırıklıklarından akisler taşıyan Dîvân’ındaki rubâî dışındaki şiirlerinden çoğunluğunda yüksek bir şâir hüviyeti görülmez. Dîvân’ı ve Üçüncü Sultan Mehmed’e sunduğu kasîdesi, edebî bakımdan önemli bir değer taşımakla berâber devrinin Nef’î, Nâbî, Neşâtî gibi meşhur şâirlerinin eserleriyle karşılaştırılınca, nisbeten sönük kalır. Hâletî, tasavvuf konularını, Türk şâirleri içinde hemen hemen hiç kimsenin başaramadığı bir ustalıkla rubailer ile ifâde etmiştir.
Unvan:
Osmanlı âlim ve şâiri
Doğum:
İstanbul, 1570
Ölüm:
İstanbul, 1631

Okurlar

2 okur beğendi.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok
Ayrılık...
Gönül, sırlarını zaman zaman söylermiş Gama düştüğü zaman destan söylermiş Aşk ehli olup da mihnet-i hicrâna Ben sabrederim diyen yalan söylermiş
Azmî-zâde Hâletî Efendi
Azmî-zâde Hâletî Efendi
Reklam
Esrârını dil zaman zaman söyler imiş Hengâme-i gamda dâstan söyler imiş Aşk ehli olup da mihnet-i hicrâne Ben sabr iderin diyen yalan söyler imiş
Azmî-zâde Hâletî Efendi
Azmî-zâde Hâletî Efendi
Gönül sakladığı sırları zaman zaman söylenmiş Üzgün zamanlarında ise destan gibi söylenmiş Âşık olup da ayrılık çilesine “sabrederim” diyen yalan söyler imiş
Azmî-zâde Hâletî Efendi
Azmî-zâde Hâletî Efendi

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok