Juli Zeh 1974'te Bonn'da doğdu, Passau ve Leipzig'de hukuk eğitimini sürdürürken bir yandan da Leipzig'deki Alman Dili ve Edebiyatı Enstitüsü'nde öğrenim gördü. Ayrıca Avrupa Hakları ve İnsan Hakları konularında eğitim aldı, bir süre New York, Krakow, Zagreb ve Saraybosna'da bulundu. Avrupa Topluluğu'nun genişlemesine ilişkin hukuki sorunları konu alan Recht auf Beitritt? Ansprüche von Kandidatenstaaten gegen die Europäische Union (2002), köpek sahipleri için derlediği mizahi bir sözlük olan Kleines Konversationslexikon für Haushunde (2005) ve çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış makalelerinden oluşan Alles auf dem Rasen (2006) adlı kitapları vardır. David Finck ve Oskar Ters ile genç Bosnalı yazarların eserlerinden oluşan Ein Hund läuft durch die Republik (2004) adlı bir antoloji de yayımladı. İlk romanı Kartallar ve Melekler (Metis, 2005) pek çok dile çevrildi. Zeh, aralarında Humboldt Üniversitesi Deneme Ödülü (1999), Caroline-Schlegel Deneme Ödülü (2000), Alman En İyi İlk Kitap Ödülü (2002), Ernst-Toller Ödülü (2003) ve Per-Olov-Enquist Ödülü'nün (2005) de bulunduğu çeşitli ödüller kazanmıştır.
İnsanlardan oluşan; ama yine de insandan korkmaya dayanan topluma, beden uğruna ruha ihanet eden uygarlığa, kendi etimle kemiğimi değil de normal bedene ilişkin kolektif vizyonu temsil etmesi istenen bedene, kendini sağlık olarak tanımlayan normalliğe, kendini normallik olarak tanımlayan sağlığa, döngüsel düşünmeye dayalı egemenlik sistemine, soru sormadan nihai cevap olmak isteyen bir güvenliğe, varoluşsal sorunları tartışmamızın gerekmediğini ileri süren felsefeye, iyi ile kötü paradoksuyla yüz yüze gelemeyecek kadar tembel olup sadece "işliyor" veya "işlemiyor" ilkesine tutunan ahlaka, başarılarını vatandaşı mutlak olarak denetlemeye borçlu olan hukuka, tam soruşturmanın sadece gizleyecek bir şeyleri olana zarar verdiğine inanan halka, bir insanın sözleri yerine dna'sına inanmayı tercih eden yönteme, kendi kaderini tayini tahammül edilemez bir maliyet faktörü olarak gördüğü için kamu yararına, popülerliğini salt risksiz bir hayat sürdürme vaadine dayandıran siyasete, özgür iradenin olmadığını iddia eden bilimlere, kendini immünolojik bir optimizasyon sürecinin ürünü olarak gören aşka, ağaç evine "yaralanma tehlikesi", ev hayvanına ise "bulaşma riski" diyen ebeveynlere, benim için neyin iyi olduğunu benden daha iyi bilen devlete, dünyamızın girişindeki "dikkat! hayat öldürür!" tabelasını kaldıran o salaklara, yaşamanın ne anlama geldiğini anlayabilmem için kardeşimin ölmesi gerektiği için kendime güvenimi geri çekiyorum.
Sessizliğin Gürültüsü
Bu kadar yalın ve sıradan bir anlatımla, savaştan sonra gezilen Bosna şehirlerinin, hala savaşın yıkımıyla ortaya çıkan sessizliği yansıtabilmesi büyük başarı değil mi?
İnsanın kendi kafasının içindeki sessizlik en gürültülüsü,
diye bir vedası oldu kitabın, içinde okuduğum onca alıntıya rağmen zihnimde karşılık bulan bu oldu ve yadırgamadım bu durumu ve incelemeye de bu cümleyle başlamak istedim çünkü biliyorum tüm insanların nazarında Bosnaya, ordaki savaşın bıraktığı izlere söylenmiş bir sözdü bu.. Hani demişti
Herkes için geçerli "genel iyi" diye bir şey var mıdır? Kitap bu sorunun cevabını olumlu olarak veren bir distopik(bakışa göre ütopik de olabilir) devletteki olaylar örgüsünden oluşuyor. YÖNTEM adı verilen bu devlet/ düzen temizlik ve hijyen üzerine kurulu. İnsanlar hastalıktan ölmüyor. Her an her türlü yiyip içip yaptıkları ve
“Bu lanet olası bir aşk romanı değil”
“Ne peki?”
“Sıradan hayat.”
Sıra dışı bir anlatımla harmanlanmış ve yoğrulmuş müthiş bir kitap.
Satır altlarını çizmeyi sevenler için tam bir hazine ve hayatın hemen her noktasına parmak basıyor.
Oyun DürtüsüJuli Zeh · Metis Yayıncılık · 200730 okunma