7 Ekim 1928; Kaşhan, İsfahan - 21 Nisan 1980, Tahran), İranlı modern şair ve ressam.
İsfahan'a bağlı Kaşhan'da doğdu. İran şiirinde ölçü ya da ritme bağlı olmayan "Yeni Şiir" akımının beş ünlü şairinden biridir. Diğerleri Nima Youshij, Ahmad Shamlou, Mehdi Akhavan-Sales ve Füruğ Ferruhzad'dır.
1980'de Tahran'daki Pars Hastanesi'nde lösemi nedeniyle öldü.
Şiirinde insancıllık hakimdir. Doğayı sever ve şiirlerinde sıkça yer verirdi. Şiirleri Fransızca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, İsveççe, Rusça ve Türkçe gibi birçok dile çevrildi. Türkçeye çevrilen eserleri arasında, 1996 yılında YKY tarafından basılan ve çevirisini Cavit Mukaddes'in yaptığı şiir seçkisi Başlangıcın Sesi de bulunur. Bir diğer Türkçeye çevrilen şiirleri de, 2011 yılında Balkon Sanat Yayınları'ndan çıkan Faysal Soysal çevirili "Akdenizdeki Çöl" de yer almaktadır.
İran seçimleri sırasında aday Musevi için yapılan mitinglerde okunan şu şiiri 17 Haziran 2009 'da Hürriyet Gazetesinde çıkmıştır: "Yağmura gitmeli , gözlerimizi yıkamalı ve dünyayı başka gözlerle görmeliyiz." Ayrıca Türkçeye çevrilen kitapları arasında Pan Yayıncılık ve Avesta Basın Yayın 'dan çıkan "Suyun Ayak Sesi", Epos Yayınlarından "Sekiz Kitaptan Seçmeler" kitapları da bulunmaktadır
Ne yapalım öyleyse?
Yılın en çıplak, şakımasız mevsiminde
Mırıltıya susamışım.
İyisi mi, kalkayım,
Alayım boyayı,
Yalnızlığımın üstüne bir kuş resmi yapayım.
"Bilmiyorum, neden 'At soylu hayvandır, güvercin güzeldir.' derler? Ve neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor. Yoncanın ne eksiği var kırmızı laleden. Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli. Kelimeleri yıkamalı. Kelime rüzgar olmalı, yağmur olmalı."
Sohrab Sepehri okuyup hayatı değişen bir insan gördüm. Konuşurken bir zambağa "siz" diyordu. Bir bulut kadar canı sıkılıyordu adamın. Bir bulut kadar yalnızdı. Kırkında anladı yaşamadan yaşlandığını.
52 yaşında ölmüş Soprah Sepehri'ydi sanki. Elli iki yaş, yaşamak için çok geç, ölmek için erken bir yaş. Her ölüm erken ölümse, her
Şair vardır, şiirleri okunduğunda yüreklere dokunmak ister. Şair vardır, şiirlerini okuyanlar kendi yüreğine değsin ister. Sepehri bunun neresinde karar vermek zor olsa bile, sanırım Sepehri her ikisinde ama en çok yüreğine değmemizi istemiş...
Kelimeleri, bir cümle oluşturmak için seçmiyor, kelimeleri bir anlam vermek için seçiyor. Cümleleri,
Sohrab Sepehri'yi bu dizelerinden tanıyordum sadece:
"Bir şair gördüm, konuşurken,
bir zambağa “siz” diyordu."
Fazlasıyla narin gelmişti bana. Okumak da şimdiye kısmetmiş.
Dünya misafirliğinde, sıkıntı ovasında, irfan bağında... gördüklerini içe işleyen bir üslup ve hitapla öyle bir döktürmüş ki!