Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Arnold Ehret

8.9/10
18 Kişi
40
Okunma
17
Beğeni
3.764
Görüntülenme

Arnold Ehret Sözleri ve Alıntıları

Arnold Ehret sözleri ve alıntılarını, Arnold Ehret kitap alıntılarını, Arnold Ehret en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bütün meyveler, salatalar, sebzeler ve kabuklu yemişler mukussuzdur. Medeniyetin diğer tüm besin maddeleri, istisnasız olarak mukus ve asit oluşturucu özelliktedir, dolayısıyla zararlıdır.
Sayfa 143
"Doğa'nın emri yerine getirildiği sürece, yani iştah kesildiği an beslenmeye ara verilirse, hiçbir ateşli, akut hastalığın sonu ölümle sonuçlanmaz."
Sayfa 96
Reklam
inansam mı?
Düşünce dünyasındaki kaos büyük ölçüde beslenmeden kaynaklanıyor. Bir insanda eğer normal olmayan bir şeyler göze çarpıyorsa, önce midesi incelenmeli. Zihinsel olarak hastalanan insanın beyninde fizyolojik bir gaz basıncı söz konusudur.
"Dünya genelinde yaygın olan görüşe göre, hastalıklar insan vücuduna dışarıdan giren asalaklar (mikroplar, bakteriler, virüsler) sonucu meydana gelmektedir. Buna karşın ben, hastalık yapıcı maddelerin, yanlış ve gerekenden fazla tüketilen besinlerden ileri gelen, sindirilemeyen, vücuttan atılamayan, çürümekte olan besin maddeleri parçacıkları olduğu konusunda, kesin bir kanıya sahibim. Bu nedenle, yanlış beslenmenin tüm hastalıkların kaynağı olduğunun kesin olarak bilinmesi çok önemlidir. İnsanın hastalanmasının esas nedeni gereğinden fazla beslenme ise, durumun yeniden düzeltilmesi için bir oruç kürü zaruridir. Yaşamlarını doğada sürdüren tüm hayvanların, hastalanmaları sırasında kendilerini yiyecekten mahrum ederek iyileştirdikleri, bilinen bir gerçektir."
Sayfa 34
Yeryüzünde en hasta varlık insandır. Başka hiçbir hayvan beslenme kanunlarını bu derece ihlâl etmemektedir. Hiçbir hayvan insanlar gibi yanlış yememektedir.
Sayfa 223
Reklam
Oruç, insanlara korkulması gereken bir şeymiş gibi yanlış bilgilerle aktarılıyor. Dolayısıyla hasta olduğunuz vakit birkaç öğünü atladığınızda, insanlar size aptal muamelesi yapabiliyor. Açlıktan öleceğinizi düşünüyorlar, oysa gerçekte iyileşmeye başlıyorsunuzdur.
Sayfa 213
Hasta organizma, kendilerini değişik semptomlarla belli eden zehirleri dışarı atmaya çalışırken kan dolaşımına bir başka zehir aktarılacak olursa, toksin boşaltımı kısmi olarak engellenir. Çünkü vücut içgüdüsel olarak bu zehirleri mümkün olduğunca nötralize etmeye çalışır. Ve hastanın hayatı kurtarılır kurtarılmaz da tüm semptomlar yeniden ortaya çıkar. Aynı işleme hasta ölene kadar devam edilir, ya da hasta -aklını kullanıp- ilaçları atarak, kendi kendini iyileştirmek için ilaçsız tedaviyi seçer.
Sayfa 132
Günümüzün bilginleri öylesine ileri gidiyorlar ki, insanların biyolojik olarak etoburlar sınıfına ait olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Oysa evrim teorisine göre insan, maymunlar sınıfına girmektedir, ki bu da onların sadece meyve ve bitki yediğini, yani otobur olduğunu gösterir.
Sayfa 108
Fizyolojinin ve patolojinin bizlere empoze ettiği gibi, akyuvarlar, yaşamı korumak, hastalık yapıcı maddeleri yok etmek ve vücudu yüksek ateşe, enfeksiyonlara vs. bağışık kılmak için belirleyici özellikte canlı hücreler midir? Yoksa bunun tam tersi bir durum mu söz konusudur? Yani bu hücreler, aslında Dr. Thomas Powell’in tanımladığı gibi atık maddeler, bozulmuş, özümlenmemiş, mukus gibi maddeler midir? Vücutta hiçbir işe yaramayan hastalık yapıcı besin parçacıkları mıdır? Başka bir deyişle, akyuvarlar, gerçekte Batı tüketicisinin, günde üç kez midesine tıktığı protein ve karbonhidrat oranı yüksek karma besininin atık maddeleri midir? Hastalıkların kaynağında yatan esas neden ve benim mukus dediğim şey yoksa bu mudur? Patoloji bilimi, hastalık sırasında akyuvarların çoğaldığını ileri sürerken bir anlamda gerçeğe yaklaşmış oluyor. Fizyoloji bilimi de sindirim esnasında vücutta çoğaldıklarını ve bunların protein ağırlıklı besinlerden ileri geldiğini belirtiyor. Bu kesinlikle doğrudur ve aynı zamanda protein ağırlıklı besinler konusundaki yanılgının doğal bir sonucudur. Tıp bilimi buna böyle yaklaştığı ve sağlık açısından normal kabul ettiği için doğal olarak hasta olmayan birinin kan dolaşımında bu akyuvarların bulunması gerektiği kanısına varıyor, çünkü akyuvarlar her insanda bulunuyor. Batı medeniyetinde, organizmasını çocuk yaşlardan itibaren inek sütü, et, yumurta, patates ve tahıl ürünleriyle tıkamamış bir tek kişi bulamazsınız. Günümüzde mukussuz bir insana rastlayamazsınız!
Sayfa 115
Reklam
Tecrübelerim, çeşitli testler, deneyler ve yapmış olduğum kürler şunu gösteriyordu ki, meyvelerde bulunan glikoz (nişasta şekeri), insan besininde en önemli yeri alıyor. Bir yandan yüksek oranda güç ve dayanıklılık verirken, bir yandan da vücutta biriken atıkların dışarı atılmasına yardımcı oluyor. Bu özellikleriyle vücudun yenilenmesini sağlayan en etkili şifa aracı görüyor.
Et yedikten sonra hissettiğimiz yalancı "yaşam enerjisi", uyarıcı bir etkiden başka bir şey değildir, çünkü etin insana verebileceği hiçbir besin değeri yoktur. Atardamarlar zamanla sertleşir, çünkü duvarlarında kolesterol içeren atıklar oluşmuştur. Atıklar gittikçe çoğalır ve günün birinde damarlar kireçlenmiş ve sertleşmiş olur. Bunun sonucu olarak sıkça ortaya konan durum, yüksek tansiyondur. Damar sertliği, başlıca ölüm sebepleri arasında yer almaktadır. Kalp krizi, eklem iltihabı ve yaşlılık hastalıkları denilen hastalıklar hep bu atık birikiminden ileri gelmektedir.
Sayfa 107
Herkesin, kendisini “sağlıklı” sanan her insanın gizli bir hastalığı vardır ve doğa, çocukluktan bu yana birikmiş olan atığı dışarı atmak için sadece uygun zamanı bekler. Soğuk algınlığı veya “Grip” gibi ciddi bir “şokun”, vücudun boşaltım yapabilmesi için bir başlangıç olduğunu herkes bilir ama buna anlam veremez. Ne var ki, doğanın bu genel temizlik girişimi doktorun önerisiyle talihsizce engellenir. Böylece hasta yemek yemeye ve ilaç almaya devam eder. Ama bu sadece boşaltımı engelleyerek akut ve kronik rahatsızlıklara neden olur.
Sayfa 85
Asıl zorluk, günümüzde birçok insanın düşünmemek için direnmesidir. Kendilerini tamamıyla çoğunluğun fikrine göre yönlendirmekteler. Çoğunluğun yaptığı doğru olmalı! Ancak gerçek, bunun tam da aksini gösteriyor.
Tıp biliminin ve hatta “doğal” terapi öğretilerinin beslenme öğretisini genel olarak ikincil bir sorun olarak görmesi dikkate değerdir. Bir makinenin verimi bile yakıt maddesinin kalitesi ve miktarına bağlıdır. Bir bitkinin yüksek kalitede meyve vermesi, iklimden çok toprağının türüne bağlıdır. Köylüler, her şeyin hayvanlarına verdikleri yeme
Sayfa 141
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.