Kitabımız, üç sayısının önemi vurgular nitelikte pek sevemediğim kurgularla, gotik hikayelerden oluşmaktadır.
Çevresinde nefret ettiği insan sayısı çok olan yazarımız sözlerine onlara teşekkür etmekle başlamış. Onlar olmasa kötünün ne demek olduğunu asla bilmeyeceğini söylemiş.
"Hayat nedir?" diye sorsalar bana "bir üçlemedir." derim. Gökyüzü, yeryüzü ve yeraltından oluşan bir üçgenin içinde canımızı ve ruhumuzu taşıdığımız bir olgudur. Üçle başlayıp, üçle bitirdiğimiz upuzun bir silsileler bütünü....
Ne zaman "hayat" hakkında düşünmeye başlasam aklıma bundan daha öte bir şey gelmiyor.
Sevginin, aşkın, hayata dair güzel her şeyin yalan olduğunu dile getiren kitap, geeçeğin sadece korkudan ibaret olduğunu söylüyor. Sevginin, aşkın gelip geçici, korkunun bulaşıcı olduğunu iddea ediyor. Her şeyin sonunda nefretin kazandığını vurguluyor.
Haklı mı? Biraz haklılık payı var gibi. Dönüştüğümüz kişilikler, karşılaştığımız kişilerin toplamı olduğuna göre, yazarımızın ön söz olarak nefret ettiklerine teşekkür ederek başlaması gayet mantıklı. Onlar olmasa bu kitabı yazamazdı.
Kurduğu cümleler gayet mantık çerçevesinde, lakin bana hitap etmediğinden sevemedim.
Keyifli okumalar...
Şaman dininin izlerine ilk kez M.Ö. 8000 yılında rastlanır. Kitap, şamanizm inancının nasıl bir din olduğunu Kök-Türk destanları ve Asya kökenli destanlarla bağlantı kurarak bizlere sunuyor. Konuya ilgi duyanlar bakabilir.
Yüreğinizi hiç başka yerde aradınız mı? Kendisi sizde olsa da başkasında attığını duyumsadınız mı? Ondan gelen yürek atışlarının sesinin sizin yüreğinizin sesi olabileceğini... Peki ya yüreğinizden sevdiniz mi? Severken kendinizi yitirip boyut değiştirdiğiniz oldu mu? O boyutlarda acı çekip, korku duyup yolunuzu ararken eş sürede mutlu da oldunuz