Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elisabeth Badinter

Elisabeth BadinterKadınlık mı Annelik mi yazarı
Yazar
7.9/10
16 Kişi
96
Okunma
10
Beğeni
1.873
Görüntülenme

En Eski Elisabeth Badinter Gönderileri

En Eski Elisabeth Badinter kitaplarını, en eski Elisabeth Badinter sözleri ve alıntılarını, en eski Elisabeth Badinter yazarlarını, en eski Elisabeth Badinter yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
184 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kadınlık mı Annelik mi, Fransız yazar Elisabedh Badınter'in tüm dünyada yankı uyandıran ve birçok eleştiriye maruz kalan kitabıdır. Yazara göre annelik kadınlığın bittiği noktadır. Her kültürün ve her dönemin ideal bir annelik dönemi vardır. Kadınlar bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu modelden etkilenirler. Yazar günümüz annelik modelinin önceki dönemlere göre daha zor olduğunu vurguluyor. " Annelik görevleri artık sadece bedensel ve duygusal bakımla sınırlı değildir, aynı zamanda çocuğun psikolojik, sosyal ve entelektüel gelişimine de dikkat edilmesini gerektirmektedir. Annelik bugün, geçmişin aksine, tam mesaili bir çalışma demektir" ( sayfa 119 ) Annelik içgüdüsünün şüpheli varlığından söz ediyor. Çocuk sahibi olmak istemeyen kadınlara nedeni sorulurken çocuk sahibi olmak isteyenlere niçin sebep sorulmaz diye serzenişte bulunuyor. Ve çoğu kadının bilinçsizce sadece öyle gerektiğini düşündükleri için çocuk sahibi olduklarını savunur. Badinter'in argümanları gerçekten kolayca kabul edilir türden değil ve bana göre savunduğu tezi çokta iyi açıklayamamış. Çok fazla alıntı yapmış. Bir öneri sunmamış. 1960'lardan günümüze annelik ve kadınlık konusunun nasıl bir değişikliğe uğradığını merak edenler için tavsiye edebileceğim bir kitap. İyi okumalar....
Kadınlık mı Annelik mi
Kadınlık mı Annelik miElisabeth Badinter · İletişim Yayınları · 202080 okunma
Ben'e verilen mutlak değer Ötekine verilen göreli değerle el ele gider. Artık büyük tutkular devri kapandı. Nefret ve kıskançlık mahkum edilerek yerini acı çekmenin panzehiri ve kendine hakim olmanın göstergesi olan ilgisizliğe bıraktı.
Reklam
Cinsler arası ilişkide günümüzde meydana gelen gelişmeler bize o kadar önemli görünüyor ki, onu gerçek bir sıçramanın, bir mütasyonun başlangıcı gibi görmekten alıkoyamıyoruz kendimizi. Bizce yaşanan, kadınlarla erkekler arasındaki iktidar ilişkilerini altüst etmekle kalmayıp her birinin "doğa"sını yeni baştan düşünmeyi zorunlu kılan kültürel bir mütasyondur. Dahası, önümüzde açılan bilimsel olanaklar, yarın,şimdiden zedelenmiş kimliklerimizi daha da sıkıntılı bir duruma sokmayacak mıdır? Ufukta beliren yapay anne ya da, neden olmasın,"gebe erkek" olasılıkları, kimilerinin "gerçekliğe karşı gelme" dedikleri makina-insan ve doğaya karşı gelme hayaletini diriltmiyecekmidir
Bugün en yaygın kabul gören tez istte budur. Herkes, cinsler arasındaki asimetrinin insan toplumunu tanımlayan özellik olduğu konusunda Levi - Stauss'la hemfikir. Simone de Beauvoir bile bu görüşün doğruluğuna ikna olduğunu söyler_ Ona göre kadının altın çağı bir mitostan başka bir şey değildir. "Toplum her zaman eril oldu; siyasal iktidar hep erkeklerin elindeydi . Ataerkilliğin zaferi ne bir rastlantıydı ne de şiddetli bir devrimin sonucu_ İnsanlığın başlangıcından beri sahip oldukları biyolojik ayrıcalıklar erkeklerin tek egemen özneler olarak ortaya çıkmalarına izin verdi.
Çifte yön veren ya hep ya hiç politikasıdır: İki kişi arasındaki mükemmel birliği yakalamak için çift ilişkisinin süresini uzatabilecek uzlaşmalar yerine, yeni denemelere girişme yeğlenir. Eskiden süreyi uzatrna yönünde etkili olan toplumsal, ekonomik, dinsel zorunlulukların çoğu ortadan kalktığı için, ikili yaşamımıza yön veren artık yalnızca yürek tir, sevgidir. Aşkın, sevginin geçiciliği konusunda kesin bir yargısı olan, dolayısıyla iki kişi arasındaki birliği böylesine çürük bir temele dayandırmayı reddeden klasik çağın tersine biz, mutlak önceliği varlığımızın en akıl dışı ve en değişken yanına veriyoruz. Burada da başka yerlerde olduğu gibi yazgımıza, son aşamada, "tutkularımız" değil, "nevrozlarımız yön veriyor. Bugün birini seviyoruz, yarındeğişiyoruz ve artık onu sevmez oluyoruz. Sonra yeniden başlıyoruz
Tam birilerinin rekabetin daha acımasız olacağı, daha az saldırgan bir dünya kurmak istedikleri sırada, ötekiler karşılarına tehlikeli birer rakip olarak çıkıyorlardı. Kadınlar artık yalnızca şefkat ve özveriden ibaret değildırler; aynı zamanda hırslı ve bencildiler de
Reklam
Hepimiz savaçı Amazonlar ya da kocalarını öldürmüş Lemniyenlerle ilgili efsaneleri biliriz. Ancak bu kuraldışı örnekler kadın/erkek ilikilerinin tarihsel modelleri olmaktan cok, bastırılmış öfkeleri boşaltmaya yararlar.
Cinsler arası ilişkide günümüzde meydana gelen gelişmeler bize o kadar önemli görünüyor ki, onu gerçek bir sıçramanın, bir mütasyonun başlangıcı gibi görmekten alıkoyamıyoruz kendimizi. Bizce yaşanan, kadınlarla erkekler arasındaki iktidar ilişkilerini altüst etmekle kalmayıp her birinin "doğa"sını yeni baştan düşünmeyi zorunlu kılan kültürel bir mütasyondur. Dahası, önümüzde açılan bilimsel olanaklar, yarın,şimdiden zedelenmiş kimliklerimizi daha da sıkıntılı bir duruma sokmayacak mıdır? Ufukta beliren yapay anne ya da, neden olmasın,"gebe erkek" olasılıkları, kimilerinin "gerçekliğe karşı gelme" dedikleri makina-insan ve doğaya karşı gelme hayaletini diriltmiyecekmidir Elisabeth Badinter Biri Ötekidir
Hepimiz savaçı Amazonlar ya da kocalarını öldürmüş Lemniyenlerle ilgili efsaneleri biliriz. Ancak bu kural dışı örnekler kadın/erkek ikililerinin tarihsel modelleri olmaktan cok, bastırılmış öfkeleri boşaltmaya yararlar.
Bugün en yaygın kabul gören tez istte budur. Herkes, cinsler arasındaki asimetrinin insan toplumunu tanımlayan özellik olduğu konusunda Levi - Stauss'la hemfikir. Simone de Beauvoir bile bu görüşün doğruluğuna ikna olduğunu söyler_ Ona göre kadının altın çağı bir mitostan başka bir şey değildir. "Toplum her zaman eril oldu; siyasal iktidar hep erkeklerin elindeydi . Ataerkilliğin zaferi ne bir rastlantıydı ne de şiddetli bir devrimin sonucu_ İnsanlığın başlangıcından beri sahip oldukları biyolojik ayrıcalıklar erkeklerin tek egemen özneler olarak ortaya çıkmalarına izin verdi. Elisabeth Badinter Biri Ötekidir
Reklam
İnsanlığın yarısının sessizliği hiçbir zaman iyiye yorulamaz. Demek ki az çok yakın bir gelecekte erkeklerin onlara dayatılan değişmeye bir tepki vermelerini beklemek gerek. Bu tepki mutlaka kimlik sorunlarına nasıl bir çözüm bulabildikleriyle ilintili olacaktır.
Verilen her türlü karar, saikleri ve sonuçları hakkında düşünmeyi gerektirir. Dünyaya bir çocuk getirmek, çocuğa öncelik verilmesini kaçınılmaz kılan uzun vadeli bir taahhüttür. Bu, bir insanın, hayatında alacağı en alt üst edici karardır. Sagduyusu kişiye bu meseleyi iki kere düşünmesini; fedakarlığının sınırlarını ve bu işten alabileceği zevki ciddi bir şekilde sorgulamasını söyler. Peki gerçekten böyle yapılıyor mu?
Bir kadının (ondan daha az derecede olmak üzere bir erkeğin) ya da bir çiftin çocuksuz olması, daima sorgulama gerektiren bir anormallik olarak görülür. Çocuk yapmamak ve normlardan kaçmak nasıl bir şeydir! Bir anneye neden anne olduğunu; anneliğin gerektirdiği olgunluktan ve sorumluluk duygusundan nasibini alıp almadığını sormak (ve ondan geçerli nedenler istemek) kimsenin aklına bile gelmezken çocuksuz insanlardan sürekli bunun gerekçelerini açıklamaları istenir.
"Önce ben" in ilke haline geldiği bir uygarlıkta annelik bir meydan okuma hatta bir çelişkidir. Anne olmayan bir kadın için meşru olan şey, çocuk ortaya çıktığında meşruiyetini yitirir. Kendine ilişkin kaygılar yerini kendini unutmaya bırakır ve "her şeyi istiyorum" şiarı "ona her şeyi sunmalıyım"a dönüşür.
Zevk için dünyaya bir çocuk getirme kararı verildiği andan itibaren alacaktan çok borç konuşulur. Eskiden hayattan alacaklı durumdayken, artık ne Tanrı'nın ne de doğanın vazettiği ve günün birinde, dünyaya gelmenin kendi isteği olmadığını hatırlatmayı gayet iyi bilecek olan birisine karşı sonsuz bir borçluluk durumuna geçilmiştir.
378 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.