XI. yüzyıldan itibaren kendilerine Türkmen de denilen Oğuzlar'ın, Türkiye Türkleri ile Azerbaycan ve Türkmenistan Türkleri'nin ataları olduklarını biliyoruz.
Selçuklu ve Osmanlı hanedanlarının da onlardan çıktığını hatırlarsak Oğuzlar'ın dünya tarihinde pek mühim roller oynamış bir Türk kavmi olduğu anlaşılmış olur.
Oğuz Türkçesi birçoklarının sandığı gibi, Anadolu ve Istanbul'da değil, daha buraya gelmeden önce, Türkistan'da iken bugünkü hususiyetini taşıyor ve orada da Türk lehçelerinin en incesi ve en zarifi şeklinde vasıflandırılıyordu.
Sayfa 4 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Anadolu halkı arasında idarecilere Osmanlı adı veriliyordu, bu adın verilmesi, mensuplarının saray ve ocaktan yetişmeleri ile kavmi bakımdan Türk halkından çıkmamaları ile ilgilidir.
Sayfa 10 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Çoğu Türk aslından olmayan Osmanlı müellifleri Anadolu Türkleri'ne ve bilhassa köylülere Etrak-i biidrak (akılsız Türkler) demişlerdir. Fakat bu müellifler ve bütün Osmanlı idarecileri, Anadolu Türkleri'nin devletin asıl dayanağını teşkil ettiklerini idrak edememişlerdir. Böylece Türk cemiyetine zaaf gelince Osmanlı devleti de kudretini kaybetti.
Sayfa 10 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Orta Asya Türk tarihinin en mühim devrinin Göktürkler Devri olduğu şüphesizdir. Göktürk İmparatorluğu Türklerin Orta Asya'da kurdukları en büyük devlet olduğu gibi Türk soyuna mensup hemen bütün topluluklar da son defa olarak bu devletin bayrağı altında toplanmışlardı.
Sayfa 29 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Oğuz destanları da Oğuzlar'ın diger Türk elleri gibi at eti ve hattâ deve eti yediklerini göstermektedir.
At eti, belki de, onlarca her zaman değil, özel günlerde yenilmekte idi.
Sayfa 54 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu