Hayat masalıma bakıyorum da hikayeden ziyade bir operaya benziyor. Mütemadiyen ayakta ve dekor içinde mütemadiyen el kol sallayarak konuşuyor, bağırışıyor, mütemadiyen öteye beriye düşüp ölüyoruz.
Istırabın, meşakkatin hatırası sevinçten ve rahattan çok fazla uzun, belki de unutulmaz bir şeydir. Saadete, refaha alışmayacak, bunları tabii görmeyecek insan yoktur. Halbuki, her canlı yaratık, ne kadar uzun sürerse sürsün, sıkıntı ve zorluklara karşı içinde isyan taşır. İnsan kulak sancısından, diş ağrısından, devam ettiği müddetçe, o kadar şiddetle haberdardır. Hatta, bu ıstıraplar maziye karıştıkları zaman bile arkada yara yerleri gibi sızlayan hatıralarını bırakırlar. Belki bunun için çocukluğu asude ve mesut geçen insanlar, çok zorlukla o, pek müstesna vaziyetler ve tecrübelerden sonra olgun ruhlara malik olabilirler.
"İngiliz kanıyla Türk kanı bir mi madam?"
"Mikroskop altında İngiliz kanını görmedim.Rengi bizimki kadar kırmızı mı yoksa mavi mi , bilmiyorum. Fakat Türk kanı ateş gibi sıcak ve kırmızıdır ."