Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Halide Edib Adıvar

Halide Edib AdıvarAteşten Gömlek yazarı
Yazar
8.2/10
12,5bin Kişi
74,5bin
Okunma
3.320
Beğeni
166bin
Görüntülenme

Halide Edib Adıvar Gönderileri

Halide Edib Adıvar kitaplarını, Halide Edib Adıvar sözleri ve alıntılarını, Halide Edib Adıvar yazarlarını, Halide Edib Adıvar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fikriye Hanım
O akşam, Kız Muallim Mektebi’ne giderek müdire ile konuşurken beni bir hanımın görmek istediğini haber verdiler. Pencerenin ışığı altında, güzel ve ince yüzlü bir kadınla karşılaştım. Ellerini uzatarak bana geldi. Bunun, bir defa Mustafa Kemal Paşa’nın arabasında gördüğüm yeğeni Fikriye Hanım olduğunu anladım. Bu güzel kadın her türlü yardıma hazırdı. Çok tatlı ve mahzun bir sesi vardı. Epeyce konuştuk. Her hâlde Mustafa Kemal Paşa’ya çok derin bir suretle bağlıydı. Onun kadın dostlarından çekiniyordu. Bu kadın, Mustafa Kemal Paşa’nın evini gayet iyi idare ediyor ve hemen herkesin saygısını kazanıyordu. Kendisini almak isteyen birçok, adamakıllı erkek olmasına rağmen, kabul etmiyordu. İnanıyorum ki, Mustafa Kemal Paşa’nın anası müstesna, kendisine mevkii için değil, sırf şahsı için bağlı tek kadın bu idi. Ne var ki, kendisini nikâhla aldıracak kadar becerikli değildi. Bununla beraber bir gün alacağına inanıyordu. Ömründe tek bağlandığı erkek Mustafa Kemal Paşa idi. Onu kaybederse insan hissediyordu ki, hayatını da kaybedecekti. Gözlerinin ve ağzının garip cazibesi hâlâ hayalimdedir. Nihayet toplantı oldu. Ön sırayı İstanbul kadınları işgal ediyorlardı. Hepsi iyi giyinmiş, bir kısmı genç ve çok güzeldi. Bunlar İstanbul’da nutuk vermiş olduğum kadınlardan başkaları değillerdi. Onların arkasında Ankara kadınları, en arkalarda da bana büyük bir heyecan veren köylü kadınlar vardı. Ömrümde hiçbir dinleyici bu kadınların vermiş olduğu şeref ve gururu bana hissettirmemiştir.
Fikriye Hanım
O akşam, Kız Muallim Mektebi’ne giderek müdire ile konuşurken beni bir hanımın görmek istediğini haber verdiler. Pencerenin ışığı altında, güzel ve ince yüzlü bir kadınla karşılaştım. Ellerini uzatarak bana geldi. Bunun, bir defa Mustafa Kemal Paşa’nın arabasında gördüğüm yeğeni Fikriye Hanım olduğunu anladım. Bu güzel kadın her türlü yardıma hazırdı. Çok tatlı ve mahzun bir sesi vardı. Epeyce konuştuk. Her hâlde Mustafa Kemal Paşa’ya çok derin bir suretle bağlıydı. Onun kadın dostlarından çekiniyordu. Bu kadın, Mustafa Kemal Paşa’nın evini gayet iyi idare ediyor ve hemen herkesin saygısını kazanıyordu. Kendisini almak isteyen birçok, adamakıllı erkek olmasına rağmen, kabul etmiyordu. İnanıyorum ki, Mustafa Kemal Paşa’nın anası müstesna, kendisine mevkii için değil, sırf şahsı için bağlı tek kadın bu idi. Ne var ki, kendisini nikâhla aldıracak kadar becerikli değildi. Bununla beraber bir gün alacağına inanıyordu. Ömründe tek bağlandığı erkek Mustafa Kemal Paşa idi. Onu kaybederse insan hissediyordu ki, hayatını da kaybedecekti. Gözlerinin ve ağzının garip cazibesi hâlâ hayalimdedir. Nihayet toplantı oldu. Ön sırayı İstanbul kadınları işgal ediyorlardı. Hepsi iyi giyinmiş, bir kısmı genç ve çok güzeldi. Bunlar İstanbul’da nutuk vermiş olduğum kadınlardan başkaları değillerdi. Onların arkasında Ankara kadınları, en arkalarda da bana büyük bir heyecan veren köylü kadınlar vardı. Ömrümde hiçbir dinleyici bu kadınların vermiş olduğu şeref ve gururu bana hissettirmemiştir.
Reklam
Ankara kadınları İstanbullulardan uzak duruyorlardı. Anadolu kadınlarının çekingenliği belki tahsilleri olmadığından ileri geliyordu. İstanbul kadınları ise, şuuraltı bir yükseklik duygusu taşıyorlardı. Bunlardan bir tanesi bir istisnaydı. Kendisi Cemal Bey adında bir adamın karısıymış. Güzel, alçakgönüllü bir kadındı, herkesin yardımına koşardı. Kendisi duldu. Ankara’da yerleşmişti. Bütün Ankara kadınlarının sevdiği diğer bir kadın da Miralay Nuri Bey’in karısıydı. O, Hilâl-i Ahmer’in başındaydı.
Bütün vasıtasızlığa, yorgunluğa ve barış aşkına rağmen Anadolu Hükûmeti’ne milletin büyük bir kısmı taraftardı ve Yunanlıları Türk topraklarından atmak istiyordu.
Cebeli Bereketli Şehîde Rahime Hatun...
Yalnız geri hizmetlerinde değil, bizzat savaşta dövüşmüş kadınlar olduğunu da söylemeyi vazife sayarım. Bir tanesi Osmaniye’de Raziyeler Köyü’nden Rahime adlı bir kadındı. Bu kadın, Kilikya’da Miralay Arif’in 11. Fırkası’nda bizzat dövüşmüştü. 1920’de gönüllü olarak başıbozuklara katılmıştı. 1920 Şubatı’nda Hasanbeyli tüneline hücum edenler arasındaydı. Bunlar, Fransızlardan seksen tüfek, iki makineli tüfek almışlardı. Harpte ölen iki kişiyi de bu kadın sırtında getirmişti. Çevikliğinden dolayı ona ordu Tayyar adını vermişti. 1920 Haziranı’nda Osmaniye’de, Fransız istihkâmlarına hücuma o önderlik etmiş ve bu karargâhın önünde vurularak ölmüştü.
Rahime Hatun (Tayyar Rahmiye)(1890, Kayalı, Osmaniye - 5 Ağustos 1920, Alibeyli, Osmaniye), Türk Kurtuluş Savaşı halk kahramanlarından. I. Dünya Savaşı'nın ardından Anadolu'nun güneyini işgal eden Fransız güçlerine karşı savaştı. 9. Tümenin bir müfrezesine komutanlık yaptı. Atı üzerinde uçar gibi düşmana saldırdığından kendisine "tayyar" ünvanı verildiği düşünülür. Osmaniye'deki Fransız karargâhına yapılan hücum sırasında vurularak şehit düşmüştür.
Yunanlılar, Afyon’dan hücuma başlayarak, büyük bir kuvvet getirdiler. Fakat 31 Mart 1921’de yeni Türk ordusu tarafından bozguna uğratıldılar. Buna İkinci İnönü Harbi adı verilir. Bütün vasıtasızlığa, yorgunluğa ve barış aşkına rağmen Anadolu Hükûmeti’ne milletin büyük bir kısmı taraftardı ve Yunanlıları Türk topraklarından atmak istiyordu. Yine Miralay Arif’in yazılarından bir kısmının mealini175 alıyorum: “Bütün silâhlar ve cephane Erzurum, Diyarbakır, Sivas’tan develer ve öküz arabalarıyla, yolları olmayan beyabanlardan geçirilerek, en kötü hava şartları altında getirilmiştir. Silâhları tamir edecek yerler yapılmıştır. Erkekler yaya olarak gelmişlerdir. Kadınlar, daha zor bir durumdaydılar. Çünkü, öküz arabaları kırılıp çamurlara saplandığı zamanlar, onlar cephaneleri sırtlarında taşırlardı. Aynı zamanda, yine kadınlar ekiyor, biçiyor ve savaşan erkekleri besleyen mahsulü onlar yetiştiriyorlardı.”
Reklam
Bekir Sami Bey beni görmeye geldi, yeni Rusya hakkındaki fikrini sordum. Tamamen hayal kırıklığına uğramıştı. Halbuki, gitmeden önce, Şark mefkûresinin kuvvetli taraftarlarındandı. Dönüşünde yeni Rus rejiminin dünyanın en kötü zulmünü ifade ettiğine inanıyordu. Bolşeviklerin samimiyetine inanmıyordu.
Artık başıbozuklar pencerelerden ateş etmiyor, bağıra bağıra şarkı söylemiyorlardı. Her şey bir disiplin altına girmişti. Eski zamanlarda, önde başıbozuklar görünürdü. Şimdiyse makineli tüfekleriyle, mahmuzlarını şıkırdatarak muntazam ordu fertleriyle karşı karşıyaydım.
11 Ocak’ta İnönü Savaşı’nı Türkler kazanmıştı. Yunan ordusu ilk defa kuvvetli bir mukavemetle karşılaşmış ve yenilmişti. İnönü’deki ilk savaş, nizamî ordunun birinci galibiyetiydi. Miralay İsmet bunun başında bulunuyordu. O ve Miralay Refet Bey, bundan sonra Paşa oldular. Ankara’daki sevinç sonsuzdu. İzzet Paşa da, ilk defa Karargâh’a gelerek bu umumî sevince katıldı.
Kurşunları boşaltarak tabancayı ışığa kaldırdım, baktım. Kaldırırken Menşevik Midvani ile göz göze geldik. O, Bekir Sami Bey’e dönerek sordu: — Est-ce que cette dame est Bolshevik? (Bu hanım Bolşevik mi?) Bolşevik kelimesini büyük bir nefretle söylüyordu. Hemen hepsinin kaşları çatıldı. Gümüş hançerliler gözlerini bana çevirdiler. Bekir Sami Bey de onlara Rusça bir şeyler anlattı. Ben bu diplomatlar sofrasına hiç bakmıyordum. Fakat Kaymakam Tevfik gülüp duruyordu.
Reklam
İnanıyorum ki eğer aile sisteminin yerini tutabilecek resmi bir sistem bulunsa ve tatbik edilse, mutlak insan cinsinin hüviyetinde esaslı bir değişme olacak ve bu değişme daha iyi değil, daha çok fena olacaktır.
458 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Uzun süre ara verdiğim incelemelere bu güzel roman ile ara veriyorum. Osmanlı Devleti'nin Abdülhamit dönemini yansıtan, İstanbul'un toplumsal, kültürel inançlarını, ekonomik yaşamı, siyasi süreçleri gibi konuları işleyen bir roman kendisi. Rabia, Peregrini ve Tevfik romanımızın ana karakterleridir. Her ne kadar Tevfik' i eşine karşı olan davranışlarını beni karakterden uzaklaştırsa da kendi içinde çözümlenmesi gerek onlarca duyguyu barındıran incelenmesi gereken bir karakter olduğunu düşünüyorum. Peregrini her ne kadar Rabiadan uzak durmaya çalışmışsa da başaramayan, devamında sevdiği kadın için dinini, yaşam tarzını, kendini değiştiren bir karakter. Peregrini bana göre birçok kadının hayali olan bir erkek. Sabrı, Raiba' ya olan ilgisi, çabalayışı... Romanın mutsuz sonla biteceğinden çok endişeliydim, özellikle Peregrini için. Neyse ki umduğum gibi olmadı. Ve Rabia karakterinin yaşadığı dar taassup çevreden farklı kendini geliştirip eğittiği idealist, kararlı, mücadeleci bir kadın karakteri yönünü vurgulamış diğer yandan da gelenekten tamamamen kopamayan alışkanlıkları da sürdüren bir Rabia. Çok dişli ve kin duygusu çok çok güçlü bir karakterdi. Ve uzun uzun anlamayacağım bir çok güzel karakter. İnsanı kendine bağlayan, merak uyandıran oldukça güzel bir eserdi. Dipnotların beni yorması hariç oldukça keyif aldığım bir roman oldu. Herkese tavsiye ediyorum.
Sinekli Bakkal
Sinekli BakkalHalide Edib Adıvar · Özgür Yayınları · 200418,5bin okunma
~~~ Sevmek meşakkatti. ~~~
Sayfa 199 - Can YayınlarıKitabı okudu
En korkunç ve sakınılması gereken isyan, bu en sakin Anadolu halkının isyanıdır.
Sayfa 253 - İsmet inönüKitabı okudu
İnsan gençliğinde kalbine ne kadar çok his ve hatıra biriktirirse o kadar geç ihtiyar olur. İnsana ekmekten, sudan fazla his lazım, yavrum.
Sayfa 194 - CanKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.