'Eleştirel gerçekçi' edebiyat anlayışının tiyatrodaki öncüsü, çağdaş tiyatronun kurucularından, Norveçli oyun yazarı ve şair.
Mali bunalıma düşmüş Norveçli bir tüccarın oğlu olan Ibsen, Kristiana'ya girerek üniversite adayları için düzenlenen eğitim kurslarına katılır. İlk oyunu Catiliana'yı 1850'de yazar. 1851'de Bergen'de Den Nationale Scene'ye Sahne Ozanı olarak atandıktan sonra oyun yazarlığı daha ağırlık kazanır. 188 oyunun sahnelenmesinde yer alır. Norveç Tiyatrosu'nun sanat yönetmeni olur. Tiyatro iflas edince maddi güçlükler yaşar ve kendisine yardım bağlanması için Meclis'e başvurur. 1863'te Norveç'te Kristiana Tiyatrosu'nda sanat danışmanı olur; burs için yine hükümete başvurduğunda kendisine 'burs değil, iyi bir dayak gerektiği' yanıtını alır. Tatlı İsteyenler adlı oyunun başarı kazanması üzerine hükümet yurt dışına geziye gidebilmesi için kendisine bu sefer mali yardımda bulunur. Dönemin en ünlü yazarı Bjornson'dan mali destek görerek 1864'te İtalya'ya gider ve zaman zaman Norveç'e dönse de 27 yıl yurt dışında kalır.
Batı tiyatrosu üstünde derin etkiler bırakan ve dram sanatının en büyük ustalarından sayılan Ibsen, kendi konumunu şu sözlerle yansıtır:
'Yeni bir evrenin yaratılışına katkısı olanların başında geldiğim söyleniyor. Bense, tam tersine, yaşadığımız çağın birçok nedenden ötürü ancak birtakım yeni şeyler doğurabilecek, sona ermiş bir çağ olarak nitelenebileceğine inanıyorum.'
19. yüzyılın diğer büyük oyun yazarları gibi romantik, bireyci ve anarşist bir dünya görüşünün etkisinde yapıtlar vermiş olan Ibsen, yazdığı eleştirel gerçekçi oyunlarda toplum bireylerinin yanılsamalarını, nevrotik ve ruhsal çalkantılarını açığa sermiş; bireyin boşa çıkan yaşam uğraşını, toplumun dış yüzü ile iç yüzü arasındaki karşıtlığın yol açtığı çelişkilerin üstesinden gelemeyişini irdelemiştir.
Henrik Ibsen listemde olan bir yazardı. Aslında okumaya niyetlendiğim ilk kitabı 'Yaban Ördeği' olmuştu lakin sanırsam onu bir yerlere not edip sonrasında unutmuşum. Okumaya niyetlendiğim ikinci kitabı ise "Hayaletler"di André Gide bu kitap için "Günlük" kitabında tekrar okuduğu zamanda da çok etkileyici bulduğunu ifade etmişti
Norveçli 1tüccarın oğlu olan Ibsen, ilk oyununu yazdıktan sonra, Sahne Ozanı olarak atanır ve oyun yazarlığına ağırlık verir.
19. yüzyılın diğer büyük oyun yazarları gibi romantik, bireyci ve anarşist 1dünya görüşünün etkisinde yapıtları olan Ibsen, yazdığı eleştirel gerçekçi oyunlarda toplum bireylerinin yanılsamalarını, nevrotik ve ruhsal çalkantılarını açığa sermiş; bireyin boşa çıkan yaşam uğraşını, toplumun dış yüzü ile iç yüzü arasındaki karşıtlığın yol açtığı çelişkilerin üstesinden gelemeyişini irdelemiştir.
Toplumun iç yüzü ile dış yüzü arasındaki çelişkiler ne kadar güzel 1ifade ki tam da bu durumu ve kendi iç karmaşasını da anlattığı "Yaban Ördeği" tokatını atıp en son hayatin devam eden düzeni ile bitirmiştir. Benim için etkileyici kitaplar arasında yerini almıştır ki kitapla yazarla tanışmama vesile olan "Mahcubiyet ve Haysiyet" kitabında da olduğu gibi o da unutulmazımdır...
Bazen sadece 1an yeter herşeyi ifade edebilmemize ki tam da bu kısım kitapta unutulmazım olacak, yapamadıklarımız yada söyleyemediklerimizle, hepimizin az çok hasta olduğu bu hayatta dibe batmış, saplanıp kalmış olabiliriz, çekip çıkarılmayı beklediğimiz anlarda, yaşamaya değer haklılığımızda, dünyada sahip olmak istediğimiz en değerli şeyi "sevgi"yi kazanmak uğruna...
Benim için etkileyici ve sarsıcı olan bu kitap kesinlikle tavsiyemdir, çok severek okudum...
Henrik Ibsen "bir önceki oyununun seyredilmeden, bir sonraki oyununun anlaşılmayacağını" söyleyen bir yazardır. O yüzden kronolojik çizgide okumalar yapmak onun eserleri için önemlidir. Toplumsal çizgisinin ağır bastığı "Nora" kitabı ve sonrası için bu durum özellikle geçerlidir. İlk okuduğum kitabı olan Nora için incelemem