-Yeryüzündeki her eşyanın bir değeri vardır. Sözüm buradan dışarı, ben bir eşek anırsa durur, hayvanın haline dikkatle bakarım.
-Baba şehirde eşek kaldı mı?
-Kaldı oğlum, kaldı. Ama artık ahırlarda değil, evlerde, apartmanlarda yaşıyorlar.
Ortaokul yıllarımda bir yanda kral fm dinleyip bir yanda çayımı yudumlarken bir gecede soluksuz okuduğum ve bende anı olarak güzel bir tat bırakan bir kitap. 20 yıl sonra yeniden anılarımı canlandırmak için elime aldım ne yazık ki yıllar duyguları da beraberinde götürüyormuş. Babasız büyüyen bir çocuğun acı ve sefaletle geçen hayatını anlatan güzel bir eser.
Kemalettin Tuğcu, Türk çocuk edebiyatı yazarları arasında belki de en önemli yazar. Onlarca kitabı var. Yani kitaplarının çocuklara uygunluğu konusunda tabi çok fazla tartışmalar var. Çünkü karamsar, üzüntülü konular tercih etmiş genel olarak. Bence o kadar da eleştirilecek bir durum yok. Ama yalnızca Kemalettin Tuğcu okursa çocuğum psikolojisi epeyce zarar görebilir :) puanım 6/10.
Okuduğum Kemalettin Tuğcu kitapları arasında en beğendiklerimden diyebilirim. Babası sandığı adamın aslında üvey babası olduğunu öğrenen kahramanımız gerçek babasına gider. Lakin gerçek babasının çalışanları bir türlü babası ile tanışma fırsatı vermezler. Babasına ulaşmaya çalışan bir çocuğun hüzün dolu hikayesi.
İşte o sırada gözlerimin önüne geliyor. manzarayı garip bir var. Aç ve sefil. Bu şehrin acemisi. Babası bir köylü çocuk. Yol bilmez iz bilmez. Üstelik aç.
Hacıbaba işaret ediyor, o da ona. O çiğnen- meyen, ama tatlı alıyor ağzına Ben, bu görür gibi oluyorum. Uzaktan, çocukları ve ihtiyar adamı seyrederken o yoksul oğlancığın dayandığı ağaca da bakıyorum. :
- O çocuk ben miyim?
Tesadüf eseri bir kitapçıda görmüştüm bu eseri. Çocuk kitabı olmasına rağmen merak edip okumak istemiştim. İyi ki de aldım da okudum dedim kitabı bir solukta bitirdikten sonra.
Zor bir hayat geçiren Kemalettin Tuğcu, hiç okula gidememiş, kendi azmiyle okuma-yazma öğrenmiş, kendi kendini geliştirmiş. Öyle ki Fransızcayı tercümeler yapacak kadar iyi öğrenmiş. Yaşadığı zorluklardan, gerçek yaşamdan bir nebze olsun uzaklaşmak ve hayata tutunabilmek için kendini yazmaya veren bir yazarımızdır.
Kitabın konusuna gelecek olursak; Başkahramanımız Osman baba ve torunları düşman zulmünden kaçarak Türkiye’ye ulaşmak ister. Düşman askerlerinin saldırıları, vahşi hayvanlar ve hava şartları bu yolculuğu daha zorlu hale getirir. Bu macera dolu yolculukta Osman baba ve yoldaşları bir anda yer altında bir şehre sürüklenirler. Bu yer altı şehrinde kahramanlarımızı neler bekliyor, sonunda Türkiye’ye ulaşabilecekler mi? Bu soruların cevabını merak edenler için şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
- Ceketimi, ayakkabılarımı burada bırakırım. O eski yırtık gömleğimi giyerim. Yolun köşesinde bir türbe var ya. Orası köşebaşı. Orada yere otururum. Elimi açar boynumu da bir tarafa bükerim.
- Eee!..
- Gelip geçenler "zavallı çocuk" derler. Ben de yalvarırım. Birer, ikişer kuruş verirler. Ben de ekmek alırım fazla para toplarsam peynir de alırım.
Yaşar öfkelendi. Kendisini tutamadı.
- Sen dilencilikten vazgeçmeyeceksin değil mi yalancı, diye bağırdı.
Genel olarak kitapta; hayatta insanın başına beklenmedik olayların gelebileceği ve karşılaştığı zorluklara karşı yılmadan sabır ile mücadele etmesi gerektiği işlenmiş. Sürükleyici bir olay örgüsüne sahip olduğu için hangi yaş grubundan olursanız olun okurken sıkılmayacaksınız.